Çaresiz Kalmak

Konular: Kişisel, Kültürümsel Sanatsal | 0

Dizi izledikten sonra yazdığım bir durum güncellemesinden sonra aklıma bu yazıyı yazmak geldi.

 

Bazen ne yapacağınızı bilmediğiniz anlar olur,öfkeniz,nefretiniz,çaresizliğiniz ve tüm karışık duygular aynı anda toplanır bedeninizde.Mantığınız ve duygularınız farklı yönlere çeker sizi.İçinizden savaşmak ve bu durumla mücadele etmek geçer ama siz daha farklı bir yolu seçip geri çekilmeyi seçersiniz.Bunun sebebi kesinlikle mücadeleden kaçmak değildir.Bunun sebebi yaşadığınız hayal kırıklığının gururunuzu tetiklemesi sonucu boşvermişlik ve artık ne olursa olsun duygusudur.

Braveheart filminde William Wallace çok güvendiği Robert The Bruce  tarafından ihanete uğradığında kalkıp savaşmak ve onu öldürmek yerine kendisini bırakır.Herşeye,herkese meydan okuyan bu adam o anda düşmanına değil, güven duyduğu kişi tarafından ihanete uğramış olmanın verdiği çaresizliğe yenilmiştir.Savaşmak yerine boşvermeyi tercih eder.Robert hatasını anlar ve onu ölümden kurtarır ama Wallace’ın içindeki güven duygusu birkez ölmüştür.

Çaresizlik ve hayal kırıklığı dolu bir bakış.
-Çaresizlik ve hayal kırıklığı dolu bir bakış.

1920’lerdeki içki yasağı döneminin anlatıldığı “Boardwalk Empire” dizisinin 3.sezon 9.bölümünün sonunda Steve Buscemi tarafından canlandırılan Enoch Nucky Thompson çok güvendiği Arnold Rothstein ve diğerleri tarafından yüzüstü bırakılır.Herkes odayı terk ederken Nucky arkalarından defalarca “Arnold,Arnold” diye seslenir.Bu çaresizliğin ve yukarıda bahsettiğim duygu karışımının dışa yansımasıdır.Ama Nucky pes etmez ve sonuna kadar savaşmaya devam eder.(Boardwalk Empire bitmediği için sonuç henüz  belli değil.)

-Çaresizce bir son sesleniş.

Hayatta birçok zaman bu duygu ile karşılaşırsınız.Kendiniz kadar güvendiğiniz birisi sizi yüzüstü bırakabilir.Ne yapacağınızı bilemezsiniz.Etinizden bir parça koparılmış gibi hissedersiniz.Kendinizi çaresizce yere bıkarıp savaşmaktan vazgeçsenizde,son bir çare olarak “Arnold,Arnold” diye bağırsanızda,içinizdeki güven duygunuz ölsede,çaresiz kalsanızda mücadele etmeyi bırakmayın.Friedrich Nietzsche’nin dediği gibi “Beni öldürmeyen acı güçlendirir

Rakım,Mezem ve Şarkılar

Konular: Kişisel, Şiirsel | 3

Rakım,Mezem ve Şarkılar

Bir hiç bilmediğim mekanda hiç tanımadığım insanların arasında

Otursam açık havada denize karşı bir masaya

Söylesem bir Tekirdağ,yanındada bol çeşit meze

Arka fonda hafiften çalan Bülent Ortaçgil

Ona fon olan buzun bardağa çarpma tıkırtıları

Gözlerimi dikmişken yıldızlara

Bana “Kim nerede ne yapıyordur?” diye sorduran

Fuat Saka mırıldansa usul usul

Rakım azaldıkça efkarım artsa

Ben içtikçe Neşet baba söylese

Neşet söyledikçe ben içsem…

Gurbetçinin Reklam Çilesi

Konular: Kültürümsel Sanatsal | 0

Türkiyede program aralarındaki reklamların uzunluğundan ve saçmalığından söz edildikçe siz halinize şükredin biz yurtdışında Avrupa Türk kanallarını izlerken ne eziyetler çekiyoruz bir görseniz diyesim geliyor.Eğer evinizde uydu anteni varsa ve Avrupa yayını yapan Türk kanalları mevcutsa arasıra izleyin ve neler çektiğimizi görüp halinize şükredin.

Birkere yayın akışları genelde farklı oluyor.Siz orada yabancı filmleri veya Futbol maçlarını izlerken biz burada genellikle ya insanları geri zekalı durumuna koyan para tuzağı saçma yarışmaları ve onların ekran karşısında 5 saat aralıksız konuşan sunucularını yada yerli dizilerin 75. tekrarlarını izliyoruz.Yayın hakları mevzusundan dolayı buna lafım yok ama bari doğru düzgün birşeyler koysalarda bizde bunalmasak.Eğer oturduğunuz yerde çanak anten takma yasağı varsa mecburen size sunulan Türk kanallarını izlemek zorundasınız.

İkincisi burada RTÜK denetim mekanizması olmadığından reklam süreleri bazen baygınlık derecesine doğru yol alıyor.Gerçi son zamanlarda birazda olsa bu sürelerde kısalma olduğu için henüz ekran başında deliren olmadı ama küfür eden sayısı gayet fazla.(Kendimden biliyorum)Hem Türkiye hemde Avrupa yayını yapan kanalda aynı anda başlayan bir dizi (ki pek az oluyor) Avrupa yayını yapan kanalda yaklaşık 25-30 dakika daha sonra bitiyor.Buda demek oluyorki biz burada dizi başına yarım saat daha fazla reklam izliyoruz.(Gerçi ben pek dizi izlemem hep belgesel diyerek klasik bir yalan söyleyeyim)

Ancak  bana asıl dert olan (ben kimsem artık) ve bu yazının asıl yazılma konusu olan şey yayınlanan reklamların kötülüğü.Oyunculuk konusunda Lise müsameresinden kötü,Ortaokul müsameresinden hallice,senaryo konusunda Ajdar’ın kaleminden çıkmış havası veren bu reklamları yapanların emeğine saygım var ama bizide bu kadar aptal yerine koymayın be kardeşim.

Aşağıda bazı örneklerini paylaşacağım bu reklamları daha önce izlememiş olan varsa bence yazının buradan sonrasını hiç okumadan ve videoları izlemeden buradan uzaklaşsın.Ha yok ben illede izlerim diyorsanız benden mesuliyet gitti.

1)

Yan karakterlerin oyunculukları beni benden alıyor bu reklamda.

2)

Dükkan sahibi Konuşurken nereye bakıyor gerçekten merak ediyorum.

3)

Siz bize İsmail YK’yı gönderirseniz bizde size Aydın’ı göndeririz demişler Türkiyeden.

4)

Baktat serisini komple izlemeden karar vermemeli.Hepsi birbirinden acayip reklamlar.

5)

Çay almak için matematiğiniz kuvvetli olmalı.

6)

Bu reklamı izleyince Cem Yılmaz’ın Doritos reklamı birtek benim aklıma gelmiyor galiba.

7)

Arka fona döşenmiş Berlin resmi gerçekten olaya süper bir gerçekçilik katmış.

8)

Pencereden görünen görüntü ile efekt teknolojisi tavan yaparken “Memleketus Hasretus” lafı reklamı zirveye oturtuyor.

9)

Yorum yapmıyorum ve sizi çayınızı içerken halaya davet ediyorum.

10)

Siz sadece klipleriyle uğraşırken biz birde bunu çekiyoruz fazladan.

11)

Reklam çok tutmuş galiba devamıda çekilmiş diyolla.

12)

Tamam kızı aldında en sonda çayı niye sehpanın üzerine döktün arkadaşım.

13)Ve son olarak belkide herşeyin başlangıcı olan reklam.

Ayşe teyze çamaşır suyu taşıyorsa çantada Gurbetçide kaset taşır çebinde.

 

Bunlar sadece bazıları ama arayıp bulamadığım bir kaç reklam daha var.Onlarıda bulursam buraya eklerim daha sonra.