Vazgeçemediğim Kitaplar

Konular: Kişisel, Kültürümsel Sanatsal | 0

 

 

Yazının asıl başlığı “Yangın anında kitaplığımdan kurtaracağım ilk 10 kitap”idi ama öncelikle evde yangın çıkması fikri pek hoşuma gitmedi ikinciside başlık çok uzun olur diye vazcaydım.Kendime göre bir kitap arşivim var ve bunları mümkün olduğunca kimseye vermemeye çalışırım.Yıllar içinde gidenin geri gelmemesiyle kazanılmış bir tecrübe diyelim.DVD arşivim içinde bu geçerli ama bazen kıramadığım kişilere onlar gittikten sonra kime ne verdiğimi not almak suretiyle emaneten vermiyor değilim.(bir sırrımı açıklamış oldum ama burada asıl altı çizilmesi gereken kelime emaneten yani geri getirmek şartı ile.Bu yöntemi uygulamaya başladıktan sonra şükür daha kayıp vermedim.(4 DVD lik Baba setimi kim aldıysa getirsin söz birşey yapmam.Sessizce kapının önüne koyup zili çalıp gitsin)

Konuyu dağıtmadan asıl konumuza dönelim,kitaplığımdaki belki maddi olarak değil ama benim için anlamı yada vazgeçememe oranı en yüksek 10 kitabı her hangi bir sıralamaya bağlı kalmadan tanıtmak isterim.

1-Osmanlı Tarih Sözlüğü

2010 Gökkubbe yayınlarından çıkan Dr.Fethi Yılmaz’ın kitabı.Hem bir Osmanlıca-Türkçe sözlük hemde Osmanlıda kullanılan ünvanları ve Bazı kişilerin kim olduğunu irdeleyen ve anlatan güzel bir kaynak.Ayrıca sonunda Osmanlı İmparatorluğunun Padişahlara göre görev yapmış Sadrazamlarını,görev yıllarını ve görevden neden ayrıldıklarının sebeplerini gösteren bir tabloda var.Aynı şekilde kronolojik olarak Osmanlı İmparatorluğu döneminde görev yapmış Şeyhülislamlarında yer aldığı bir tabloda mevcut.Osmanlıca günlerin yazılış biçimleri,rakam ve sayılar ve hatta Divan rakamları tablosuda bulunuyor.Son zamanlarda Osmanlı dönemini anlatan dizi ve filmlerin patlama yaptığını düşünürsek bu dizilerde geçen birçok terim ve kelimenin ne anlama geldiğini öğrenmek için iyi bir kaynak.Kaynakça hariç 764 sayfa.Bendeki 1.baskı eğer yeni baskılar yapıldıysa belki yeni eklemelerde mevcuttur.

2-Der Gentleman

Centilmenin Yolu

Bernhard Roetzel in 2004 yılında Könemann yayınlarından çıkan kitabı.Kitabın alt başlığı “Klasik erkek modasının el kitabı.”Bendeki kitap Almanca,Türkçesi yada İngilizcesi amazonda mevcut.Bildiğim kadarı ile Türkçeye çevrilmedi.(İdefix’de İngilizcesi var ancak tükenmiş)

Kitap kısaca bir erkeğin (Bir Centilmenin) Saç-Sakal traşından ayakkabısına,Parfümünden takım elbiseye en şık ve uyumlu şekilde nasıl giyinebileceğini anlatıyor.Hatta bir Centilmenin sigara içişini,pipo ve puro ile ilgili kısa bilgileride kapsıyor.

Hazır giyim ürünlerinin yanında dünyanın (daha çok İngilterenin) önde gelen sipariş üzerine dikim yapan terzilerini tanıtmasının yanı sıra,kumaş türlerini,kravat bağlama yöntemlerini hatta cebinizde taşıyabileceğiniz içki şişelerini bile tanıtıyor.Günümüzde sipariş üzerine ayakkabı yaptırmak yada takım elbise diktirmek belkide eskisi kadar popüler değil ancak hayatınızda en azından 1 adet size özel yapılmış bir ürününüz olmalı bence.(En sevdiğim pantolonlarım özel dikim olanlar diyerek benim var havasına gireyim)

Ayrıva kitapta bir Centilmenin giyebileceği Kot (Blue Jean) pantolonlardanda bahsediyor ve ne güzelki hiç biri yırtık kot değil.(Bir türlü ısınamadım şu yırtık pırtık kotlara)

Şık ve iyi giyinmeyi seven,Metroseksüel olmasada kendisine bakmayı bilen her erkeğin kütüphanesinde bulunması gereken bir kitap bence.(Eğer kütüphanesi varsa.)

3-Galatasaray Tarihi

2002 yılında Yapı Kredi Yayınları 3 büyük klüp için böyle bir seri çıkarmıştı.(Trabzonspor varmıydı hatırlamıyorum)Tabiki bende bir Galatasaraylı olarak bu serinin Sarı Kırmızı olanını edindim hemen.Bülent Tuncay’ın hazırladığı kitap Galatasaray Klübünün kuruluşundan 2002 yılına kadar olan hikayesini ayrıntılı biçimde fanatiklikten uzak bir şekilde anlatıyor.

Ağırlıklı olarak Futbol Klübünün anlatıldığı kitapta sezonlara göre istatistikler,puan durumları,geçmişte Galatasarayda oynamış isimlerin kısaca tanıtımları mevcut.46. sayfadaki Emre Belezoğlu tanıtımı herhalde ogünlerde kimseyi rahatsız etmemiştir ancak bugün böyle bir kitap yazılsa yer verilip verilmeyeceğinden şüpheliyim.

3 büyüklerden hangisini tutarsanız tutun ama klübünüzün tarihini daha iyi öğrenmek için bu serinin kitaplarından birini mutlaka edinin.

4-İmparatorluk’dan Cumhuriyete

Türk Kurtuluş Savaşı Belgeseli 1917-1920 alt başlığı ile 2001 OR Yayınlarından çıkan kitabın benim için çok özel bir yanı var.En başta kitap daha önce yayınlanmamış bir çok belgeyi ilk kez yayınlıyor.Kitabın yazarı Orhan Çekiç hocam (yada Orhan amca) çok seviğim bir arkadaşımın babası olmasından dolayı kitap yayına hazırlanırken kitapla ilgili bilgileri sürekli ilk kaynaktan alma şansım oldu ve Korhan’ı sürekli ne zaman çıkacak kitap sorularımla bunalttım.

Yanlış hatırlamıyorsam kitap sadece 2000 adet basıldı ve bende bu sınırlı sayıda baskıdan edinebilmiş şanslı kişilerden biriyim.(ne kadar bunalttıysam kitap çıkar çıkmaz Korhan hemen birtane getirmişti)Eğer tarih kitaplarını seviyorsanız ve Cumhuriyet tarihinede merakınız varsa ne yapıp edip bu kitabı bir şekilde edinin.Orhan Hoca ile bağlantı kurabilirseniz o size daha detaylı yardımcı olur.

5-Das Star Wars Kochbuch

En baştan söyleyeyim iflah olmaz bir Star Wars fanatiği değilim ama serinin tüm fimlerini izlemiş hatta birçok ürününü almış biriyim.George Lucas serinin haklarını Disney’e satınca en fanatik Star Warscı kadar kendisine küfür etmişimdir herhalde.

Kitabın orjinali tabiki İngilizce.Star Wars sitesinde ve yabancı kitap satan birçok sitede mevcut.Biraz araştırdım ama Türkçesini internette bulamadım.(varsa bulamamak benim ayıbım yoksa çevirmemek onların ayıbı olsun)

Kitapta  C-3PO Krepinden,Obi-Wan Kebabına 50 ye yakın tarif var.Bazı tarifler gerçekten orjinal olsada bazıları birhayli zorlama olmuş.Zorlama derken zaten mevcut olan bir tarifin üzerine bir adet Star Wars figürü koymuşlar olmuş sana Star Wars yemeği.Kahvaltı,İçecekler,Snacks,Ana yemekler ve Tatlılar katagorilerindeki tarifleri yapmakta en az yemek kadar eğlenceli olur diye tahmin ediyorum.(tahmin ediyorum çünkü henüz hiçbirini yapmadım)

Her Star Wars fanının edinmesi gerekir diye düşünüyorum,hatta değişik lezzetler deneyen bir mutfak kurduysanızda mutlaka edinin.

10 kitabı tek yazıda toplamak çok uzun ve sıkıcı bir yazı olacağından yazıyı 2 ye bölmeye karar verdim.İkinci 5 kitap gelecek yazıda olacak.

 

 

Hepinize Şerefe

Konular: Her Telden, Kültürümsel Sanatsal | 1

İşler Güçler Selçuk Aydemir ve tayfasının zekasından fışkıran son bomba.Daha önce Ramazan Güzeldir,Çalgı Çengi ve Üsküdara Giderken ile dilimize parmak çalıp midemize kıramp sokan Selçuk Aydemir bu sefer balı kaşıkla sokuyor ağzımıza.(darısı kavanoz günlerini görmeye)

Dizi her ne kadar bir komedi dizisi olsada arasıra öyle damardan giriyorki yav çocuklar ne gerek vardı şimdi ne güzel gülüyorduk diyorsunuz gülerkenmi ağlarkenmi geldiğini anlayamadığınız gözyaşlarınızı silerken.Geçmişte Murat Cemcir’in Ahmet Kural’a dert yandığı sahne ve Ahmet’in Feride’ye okuduğu Nazım şiiri bizi duygusala bağlamıştı ama 19.bölümde Ahmet ve Murat’ın sofrada yaptıkları muhabbet ve arkadan çalan Fuat Saka’nın Şimdi Ne Yapar’ı duygusallığı zirveye taşıdı.Özellikle aşağıdaki videoda 1:40’dan sonra başlayan diyalog beni benden aldı götürdü.

-Murat,yaşanan onca şeye,payedilen ekmeğe,birlikte ilk defa dinlenen şarkılara

-Çeptekini birleştirmeye,başlı kıçlı yatmalara,damı akan odalarda kurulan hayallere

-İlk aşklara

-İlk reddedilişlere

-Salondaki çekyatta yattığımız eş dost gezmelerine

-Sırf ucuz olsun diye yediğimiz ketçaplı pilavlara lan

-Yoklukta içtiğimiz mantarı hep içine düşen şişesinden ucuz şaraplara

-Kaçak binilen trenlere,esnaf lokantalarına

-Görüşmediğimiz arkadaşlara,ayrıldığımız sevgililere

-Alayına isyan değil işte kardeşim,alayının şerefine içiyoruz lan.Hadi.

Merak edenler için Murat’ın içini döktüğü sahne;

Buda Ahmet Kural’ın Nazım Şiiri sahnesi;

 

Eğer henüz izlemediyseniz bu diziye bir şans verin ve Türkiyede böyle güzel bir yapımın varlığından haberdar  olun.

Biranın Teknoloji İmtihanı

Teknoloji,özellikle sosyal medya geliştikçe markalar buna ayak uydurmak zorunda kalıyor.Bir çok marka sadece sosyal medyadaki etkinliği sayesinde markanın gerçekte olduğundan daha büyük hale gelebiliyor kullanıcıların gözünde.Giriş faslını fazla uzatmadan asıl anlatmak istediğim konuya giriş yapalım.

Rapp bira fabrikası Almanya Bayern eyaletinde 2500 nüfuslu Kutzenhausenda bulunuyor.1893 yılında kurulan fabrikanın beni asıl etkileyen yönü ise 1967 yılından beri sadece evlere servis yapıyor olması.

Şu anda ürün yelpazesinde Bira,Asitli içecek,Meyve Suları,Aromalı ve Sade Soda ve Su gibi kategorilerde 50 den fazla ürün bulunan marka 1967 yılından beri sadece evlere sipariş vermekte hiçbir market,İçecek marketi yada iş yerine ürün satmıyor.(içmek istersen sipariş edeceksin mantığındalar.)Bu olay markayı geriye götüreceğine dahada ileri taşıdı ve şu anda 200 kamyon ile 250 kilometrekarelik bir alanda tam 250.000 eve ürün veriyorlar.2011 yılı verilerine göre 2469 nüfuslu bir yerleşim yerinden çıkmış marka olarak Rapp’a saygı duymamak mümkün değil.

 

İlk yıllarda doğal olarak telefonla sipariş alan firma Teknolojiye ayak uydurarak online sipariş sisteminde de geçti.Firmanın sitesine üye olarak istediğiniz ürünleri kasa bazında seçiyorsunuz ve siparişi onayladıktan sonra emailinize siparişinizin hangi gün ve saat kaçta geleceği bilgisi geliyor.En çok saygı duyulacak özelliklerden biride siparişinizin söylenen saat aralığında evinize geliyor olması.Türkiyede yaşarken binlerce liraya aldığım mobilyaların bile hiçbir zaman söylenen saatte hatta bazen söylenen günde gelmediğini tecrübe etmiş biri olarak 30-40 Euroluk içeçek siparişinin bile dakik gelmesi beni gerçekten hayrete düşürdü.Sipariş verdiğiniz bölgenin fabrikaya uzaklığına göre doğal olarak belli bir minimum tutarda sipariş verme mecburiyeti var ama böyle bir durum kusur dahi sayılamaz.

Ama asıl şaşırma sebebim geçtiğimiz günlerde markanın çıkarmış olduğu App.İphone ve İpad için çıkarılan uygulama ile artık nerede olursanız olun evinize siparişinizi verebiliyorsunuz.Bizde birçok ulusal markanın dahi teknolojiye bu kadar uzak olduğu dönemde (Bırakın uygulama geliştirmeyi hala birçok markanın doğru düzgün bir sitesi bile yok malesef) 2500 nüfuslu bir köyden çıkmış yerel bir markanın teknolojiye böyle ayak uydurması gerçekten takdir edilesi bir durum.

 

Eminim ödeme şeklini ve fiyatları merak edenler vardır.Genel olarak ürünlerin fiyatları kalitesine göre pahalı sayılmaz.(sonuçta evinize kadar getirilen kasa kasa üründen söz ediyoruz.)Almanyada kredi kartı manyaklığı bulunmadığı için sizden kredi kartı numarası isteyende yok.İster ürün tesliminde ödeme yaparsınız isterseniz ürünle beraber gelen faturanıza istinaden parayı havale edersiniz bu kadar basit.

Ürün kalitesine gelince,Bira; 17 çeşit biranın sadece 2 tanesini denedim ve gayet başarılı.Meyve suyu ve asitli içeceklerden denediklerimin hepsi iyiydi.Meyveli soda ve su çeşitlerini denemedim birşey diyemem.Cola Mix ise favorim.

Bu örneğin bizdeki markalarada örnek olmasını dilerim.Kim istemezki evinde otururken İpad üzerinden bira siparişi vermeyi.

Enişte Olmak

Konular: Kişisel | 0

Bayramla beraber güzel bir haber geldi,kayınçom Murat baba oluyormuş :)Bir aileye verilebilecek en güzel haberlerden biridir herhalde aileye yeni bir üyenin katılacak olması.Bebek haberini duyduktan sonra eşime takılmak için sürekli “Hala” diye hitap etmeye başladım.Oda ilk defa hala olacağı için gayet mutlu.Daha sonra durup şöyle bir düşündüm;Eşim ilk defa hala oluyor,Küçük kayınçom Emre ilk defa amca olacak.Murat ilk defa baba olurken eşi Burcuda ilk defa anne oluyor.Kayınvalidem ilk defa Babaanne oluyor.Kayınpeder ikinci kez dede oluyor ama ilk defa kendi soyadını taşıyan bir torunu olacak.(Gerçi bizim Prensesin şımarmasında kayınpederin ona gösterdiği ilgide yabana atılamaz)Kız tarafındada durum farklı değil;gelinin Annesi ilk defa Anneanne olurken Babasıda ilk defa Dede olacak.Erkek kardeşide ilk defa dayı oluyor.Sülalede böyle ilkler devam ederken kendi durumumu düşündüm !

Kayınçolar,gelinler,hatta eşimin tüm sülalesi bana enişte diye hitap ediyor.(Yaşım daha 30 bile değilken enişte denmesi garip geliyordu ama 5 senede yavaş yavaş alıştım.Çocuk doğduktan sonra bana yine Hala’nın kocası eniştelik düşecek.Umarım kendi halamın rahmetli eşi çok sevdiğim eniştemi sevdiğim kadar bizim ufaklıkta beni sever.Birde Galatasaraylı yaparsak tam olur.(Kız tarafının tamamı Fenerbahçeliyken işim biraz zor olacak)

Başlarkene

Konular: Her Telden, Kişisel | 1

Başlıkta hata yok,bazen kelimeleri konuşurkenki gibi yazıyorum.Sonuçta ben edebiyatçı değilim ve burasıda benim yazı yazdığım biryer.Kelimeler yanlış yada cümleler düşük kime ne.Blog fikrini hayata geçirmek yıllar aldı,kurup ilk yazıyı yazmak ise aylar.Kısmet olursa sıklıkla güncellenir.(Blog açan herkesin ilk başta söydediği bir yalan) Şu aralar yazı yazma konusunda biraz ilhamsızım.Ümit kardeşimle  başladığımız senaryoda kaç gündür ellenmemiş bir şekilde duruyor.O zaman  eskilere başvuralım biraz ve daha önceden yazdıklarımı yükleyeyim bari yavaş yavaş.

1 2 3