Son yıllarda yükselen bir trend olan Elektronik Sigara Türkiye’de hala yasal olmasa da Dünya’nın bir çok ülkesinde yasal olarak satılmakta.Hatta İngiltere’de sigarayı bırakmak isteyenler için doktorlar tarafından reçeteye yazılıyor ve masraflarınızın bir kısmı sağlık sigortanız tarafından karşılanıyor.
Her ne kadar Türkiye’de yasal olarak satılmasa da bir şekilde temin ediliyor ve yoğun şekilde kullanılıyor.Eğer başlamayı düşünüyorsanız mutlaka başlamanızı öneririm.
Elektronik sigaranın zararları,likit yapımı,e sigara zararlımıdır gibi soru geliyor.Soran ve merak eden arkadaşlara kendimce anlatmaya çalıştım.
Bazen yazmak yada değinmek istediğim bir konu oluyor ama ya konu hakkında yazacak çok fazla bilgim olmuyor yada ben o konuyu yazma aşamasına gelene kadar konunun önemi kalmamış oluyor.O zaman bende bu tarz konulara değinmek için kısa kısa şeyler yazayım dedim.Adınıda Kısa Kısa koydum.(gerçekten yaratıcılıkta sınır tanımadım)
-Son haftalarda neredeyse hiç Türk dizisi izlemediğimi fark ettim.Öncedende çok sayıda dizi izleyen biri değildim ama aktüel takip ettiğim 4-5 dizi olurdu.Bu sene 2-3 dizi arasında gidip geliyordum ama son haftalarda sadece Kardeş Payı’nı düzenli takip ediyorum.
Dizileri genelde internetten izliyorum,malum televizyonda izlerken özet adı altında yayınlanan son bölümün neredeyse tamamı ve ardı arkası kesilmeyen reklamlar bayıyor insanı.Hele birde Kanalların Avrupa yayınlarını izliyorsanız bunu 2 ile çarpın.Hele birede reklama girince yükselen bir ses seviyesi varki bazen kumandayı televizyona fırlatası geliyor insanın.
Gerçi Digitürkplay’de hala Türk kanalları Avrupa yayınlarını koymadılar ve inşallah koymazlarda.Artık 3 yöntemim oldu dizi izlemek için.Ya internet,ya Digitürk tekrar izle seçeneği yada dizi başladıktan 30 dk sonra izlemeye başlayıp reklamlarda ileri sarmak.Buna rağmen eskisi gibi dizi izlemememin sebebi galiba dizilerin süresi ve çok yavaş ilerleyen konuları.2 saat dizimi olur arkadaş,Ayrıca konular o kadar yavaş ilerliyorki bazen uykum geliyor.Türk dizilerinin 2 tanesini arka arkaya izlemeyi kaldıramazken 7-8 bölüm Amerikan dizisini rahatlıkla izleyebilmenin sırrı bu galiba.
- Nobel edebiyat ödülü sahibi Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez’in ölümü bir kitap sever olarak benide üzdü ama şunuda itiraf etmem lazım şuana kadar bir kitabını bile okumadım.Evinde yüzlerce kitap olan,bulduğu herşeyi okumaya çalışan biri olduğum için beni tanıyan kimse buna inanmaz belki ama gerçektende okumadım.Belki bunu sebebi yabancı yazarlardan çok Türk yazarları okumayı sevmemdir.
Sevenleri adına üzüldüm ama sevgili Barış Manço’nunda dediği gibi kişi adı son kez anıldığında ölmüş sayılır.
-Seçim öncesinde çıkmaya başlayan Karşı gazetesi artık basılı olarak çıkmayacakmış.Bir ülkede her görüşü temsil eden basın organları olmalı,bu açıdan Karşı muhalif bir gazete olarak yaşamına devam etse güzel olurdu ama olmayınca fazla zorlamanında anlamı yok galiba.
Aldıkları bir reklam,bazı yazarların ayrılması,genel yayın yönetmeninin değişmesi,seçim sonuçları vebir çok sebep bu sonu hazırlamış olabilir.Yurtdışında çıkmadığı için ben gazeteyi elime alıp okumadım ama kağıt ve baskı kalitesinin kötü olduğuda yazıldı sosyal medyada.
Umarım İnternet gazetesi olarak devam ederler ve farkı bir ses olarak kalırlar.
Çooook uzun zamandır aklımda olansevdiğim bloglardan oluşan bir liste yapma fikrini yavaş yavaş hayata geçirmek için ve bu yazıyı unutmamak için konuyu şimdiden açayım bari.Burada okumaktan zevk aldığım (Hatta bazılarını dip bucak okuduğum) blogların hem kendimce kısa tanıtımlarını yapıp hemde linklerini vereceğim.(görseldeki yazı çokmu keko olmuş)
Bazen Ülkenin gündemini takip etmek imkansız hale geliyor,gündem o kadar çabuk değişiyorki sabah izleyip şaşırdığınız bir haberin akşam hiç bir değeri kalmıyor çünkü sadece bir kaç saat içinde ondan daha önemli başka olaylar oluyor.Yaz aylarında beri ülkeye hakim olan gergin ve ne olduğunu tam tarif edemediğim garip hava insanları birbirine düşürüyor.Oysaki geçmişte en büyük kavgalarımız futbol maçları üzerine olurdu ve Derbi maçlar öncesi ve sonrasında insanlar hem birbirlerini kızdırır hemde küçük tartışmalar yaşarlardı.Kazandığınız bir maçtan sonra okula gitmenin anlamı daha büyük olurdu.
Derbi kazandıktan sonra sınıfa girmenin havası
Ama artık insanlar takım tutar gibi Siyasi Parti yada Siyasi Figürleri tutup destekliyorlar ama bunu yaparken bazen ne kadar kırıcı olduklarının farkına varmıyorlar.Birçok arkadaşımın siyasi görüşünü (hatta ne kadar koyu ve yoğun olduğunu) son aylarda yaşanan olaylar sonrasında sosyal medyada paylaştıkları ve yazdıkları ile öğrendim.Yıllardır tanıdığım ama hiç bu kadar öfkeli,nefret dolu görmediğim kişilerin paylaşımlarına denk geldikçe benim yıllardır tanıdığım kişi bu olamaz diyorum.Çocukluğumun beraber geçtiği yıllarca birçok şeyimi paylaştığım,ortak hüzün ve sevinçleri yaşadığım,yeri gelince kavga edip yeri gelince uğruna kavga ettiğim insanların sırf siyasi görüşlerimiz farklı olduğu için beni arkadaşlık listelerinden çıkarıp takip etmeyi bırakmaları bana biz hatayı nerede yapıyoruz sorusunu sordurtuyor.En kibar sandığınız kişilerin küfürlü paylaşımlarını,sol eyilimli sandığınız insanların Lenin‘den bile Komunist olmaları,milliyetçi sandıklarınızın Musolini faşizanlığını zorlamaları,muhafazakar sandıklarınızın Molla rejimi savunuculuğunu,işine gelmeyen herkese “Vurun Kahpeye” tavrı gösterenleri görmek beni iyice rahatsız etmeye başladı.İnsanların hafızalarından yıllarca silinmeyecek ve onları kırıp rencide edecek paylaşım ve yorumlardan uzak durmaya çalışsamda bazen bende kendimi tutamayıp gaza geliyorum ama gerekli yerde fren yapmasını biliyorum.
Bu ülkede sağ ve sol kavgaları,Mezhep ve Din kavgaları bundan daha ağır şekilde yaşanmıştı belkide ama o zamanki şartlarla bugünkü şartlar bir değil.Belkide o zamanlar insanlar daha sert ve acımasız ama daha dürüsttüler.Kimin neyi savunduğu ve neye karşı olduğu belliydi ama şimdi internet üzerinden aslında kim olduğunu bilmediğiniz insanların yazdıklarına yayınladıklarına ve söylediklerine inanıyorsunuz.Şakşakçılar ve galeyana getiriciler her ortamda olur ama bunların sayısı hiçbir zaman bu kadar fazla değildi.
Herkesin siyasi görüşü kendisini bağlar ama bunu savunurken başkalarına nasıl davrandığımıza dikkat etmemiz lazım.Birisiyle tartışırken karşınızdaki kişinin bilgi birikimi ve cehalet durumuda önemli tabiki.Zaten okumayı sevmeyen bir ülkeden hayatı ve birçok şeyi sadece internetten öğrenmiş kişilerle münakaşa etmekte zor.
Hayatı boyunca kimseye Türk,Kürt,Laz,Çerkez,Alevi,Sünni,Abazha,Göçmen,Şii,Ermeni,Yahudi,Rum yada herhangi başka birşey olup olmadığını sormamış ve karşısındakine sadece o kişi olduğu için değer vermiş birisi olarak arkadaşların birbirini ufak tefek şeyler yüzünden kızdırıp 10 dakika sonra unuttuğu günleri özledim.
“Atatürk’ü sevmek için CHP’ye,Dinimi sevmek için AKP’ye,Vatanımı sevmek için MHP’ye ihtiyacım yok” lafı son zamanlarda en sevdiğim laflardan birisi.
İşler Güçler Selçuk Aydemir ve tayfasının zekasından fışkıran son bomba.Daha önce Ramazan Güzeldir,Çalgı Çengi ve Üsküdara Giderken ile dilimize parmak çalıp midemize kıramp sokan Selçuk Aydemir bu sefer balı kaşıkla sokuyor ağzımıza.(darısı kavanoz günlerini görmeye)
Dizi her ne kadar bir komedi dizisi olsada arasıra öyle damardan giriyorki yav çocuklar ne gerek vardı şimdi ne güzel gülüyorduk diyorsunuz gülerkenmi ağlarkenmi geldiğini anlayamadığınız gözyaşlarınızı silerken.Geçmişte Murat Cemcir’in Ahmet Kural’a dert yandığı sahne ve Ahmet’in Feride’ye okuduğu Nazım şiiri bizi duygusala bağlamıştı ama 19.bölümde Ahmet ve Murat’ın sofrada yaptıkları muhabbet ve arkadan çalan Fuat Saka’nın Şimdi Ne Yapar’ı duygusallığı zirveye taşıdı.Özellikle aşağıdaki videoda 1:40’dan sonra başlayan diyalog beni benden aldı götürdü.
-Murat,yaşanan onca şeye,payedilen ekmeğe,birlikte ilk defa dinlenen şarkılara
-Çeptekini birleştirmeye,başlı kıçlı yatmalara,damı akan odalarda kurulan hayallere
-İlk aşklara
-İlk reddedilişlere
-Salondaki çekyatta yattığımız eş dost gezmelerine
-Sırf ucuz olsun diye yediğimiz ketçaplı pilavlara lan
-Yoklukta içtiğimiz mantarı hep içine düşen şişesinden ucuz şaraplara
Başlıkta hata yok,bazen kelimeleri konuşurkenki gibi yazıyorum.Sonuçta ben edebiyatçı değilim ve burasıda benim yazı yazdığım biryer.Kelimeler yanlış yada cümleler düşük kime ne.Blog fikrini hayata geçirmek yıllar aldı,kurup ilk yazıyı yazmak ise aylar.Kısmet olursa sıklıkla güncellenir.(Blog açan herkesin ilk başta söydediği bir yalan) Şu aralar yazı yazma konusunda biraz ilhamsızım.Ümit kardeşimle başladığımız senaryoda kaç gündür ellenmemiş bir şekilde duruyor.O zaman eskilere başvuralım biraz ve daha önceden yazdıklarımı yükleyeyim bari yavaş yavaş.