Son yıllarda yükselen bir trend olan Elektronik Sigara Türkiye’de hala yasal olmasa da Dünya’nın bir çok ülkesinde yasal olarak satılmakta.Hatta İngiltere’de sigarayı bırakmak isteyenler için doktorlar tarafından reçeteye yazılıyor ve masraflarınızın bir kısmı sağlık sigortanız tarafından karşılanıyor.
Her ne kadar Türkiye’de yasal olarak satılmasa da bir şekilde temin ediliyor ve yoğun şekilde kullanılıyor.Eğer başlamayı düşünüyorsanız mutlaka başlamanızı öneririm.
Elektronik sigaranın zararları,likit yapımı,e sigara zararlımıdır gibi soru geliyor.Soran ve merak eden arkadaşlara kendimce anlatmaya çalıştım.
Aklıma estikçe bir şeyler yazarım,çok uzun süre boşluklar vermem diye başladığım bloguma yine çok uzun bir ara vererek kendimi hayal kırıklığına uğratmadım.Gerçi son aylarda çok yoğun şekilde başka projelerle uğraşıyordum ama ondan önceki boşa geçen zaman tamamen benim tembelliğimden kaynaklandı.
Uzun süre yazı yazmadığım bu süre zarfında neler yaptım birde onlardan bahsedeyim;
-Öncelikle evi taşıdım.İlk taşınma zamanları yoğun ve yorgun geçtiği için hiç zamanım olmadı.
-Daha sonra bol bol Bira denedim.
-Güzel bir tatil yaptım ve İstanbul’a giderek Biraathane ekibi ile harika bir tadım gecesi yaptık.
-Ümit ile uzun süredir yapalım dediğimiz youtube kanalımızı açtık,tamamen zaman geçirme amaçlı ve kendi hoşlandığımız şeylerden bahsettiğimiz Eci Media Tv kanalına göz atarsanız sevinirim.Zaten bu kanal ile ilgili ayrı bir yazı yazarım diye düşünüyorum.
-Yine çok uzun zamandır yapmayı istediğimiz Tiyatro organizasyonlarımıza başladık.2015′in sonlarında ‘Pijamalı Adamlar’ ve Şubat 2016′da ise ‘Yetersiz Bakiye’ isimli oyunları Almanya’daki tiyatro severlerle buluşturduk.İlk oyunda organizasyon ekibine son günlerde dahil oldum ama Yetersiz Bakiye’de ilk günden son ana kadar organizasyonun içinde yer alarak bu işe olan özlemimi biraz da olasa gidermiş oldum.Tabii ki bu son değil yeni projeler yolda.
Şimdilik bu kadar,eğer tembellik yapmazsam en kısa zamanda yeniden yazarım diye umuyorum.
Dizi izledikten sonra yazdığım bir durum güncellemesinden sonra aklıma bu yazıyı yazmak geldi.
Bazen ne yapacağınızı bilmediğiniz anlar olur,öfkeniz,nefretiniz,çaresizliğiniz ve tüm karışık duygular aynı anda toplanır bedeninizde.Mantığınız ve duygularınız farklı yönlere çeker sizi.İçinizden savaşmak ve bu durumla mücadele etmek geçer ama siz daha farklı bir yolu seçip geri çekilmeyi seçersiniz.Bunun sebebi kesinlikle mücadeleden kaçmak değildir.Bunun sebebi yaşadığınız hayal kırıklığının gururunuzu tetiklemesi sonucu boşvermişlik ve artık ne olursa olsun duygusudur.
Braveheart filminde William Wallace çok güvendiği Robert The Bruce tarafından ihanete uğradığında kalkıp savaşmak ve onu öldürmek yerine kendisini bırakır.Herşeye,herkese meydan okuyan bu adam o anda düşmanına değil, güven duyduğu kişi tarafından ihanete uğramış olmanın verdiği çaresizliğe yenilmiştir.Savaşmak yerine boşvermeyi tercih eder.Robert hatasını anlar ve onu ölümden kurtarır ama Wallace’ın içindeki güven duygusu birkez ölmüştür.
-Çaresizlik ve hayal kırıklığı dolu bir bakış.
1920’lerdeki içki yasağı döneminin anlatıldığı “Boardwalk Empire” dizisinin 3.sezon 9.bölümünün sonunda Steve Buscemi tarafından canlandırılan Enoch Nucky Thompson çok güvendiği Arnold Rothstein ve diğerleri tarafından yüzüstü bırakılır.Herkes odayı terk ederken Nucky arkalarından defalarca “Arnold,Arnold” diye seslenir.Bu çaresizliğin ve yukarıda bahsettiğim duygu karışımının dışa yansımasıdır.Ama Nucky pes etmez ve sonuna kadar savaşmaya devam eder.(Boardwalk Empire bitmediği için sonuç henüz belli değil.)
-Çaresizce bir son sesleniş.
Hayatta birçok zaman bu duygu ile karşılaşırsınız.Kendiniz kadar güvendiğiniz birisi sizi yüzüstü bırakabilir.Ne yapacağınızı bilemezsiniz.Etinizden bir parça koparılmış gibi hissedersiniz.Kendinizi çaresizce yere bıkarıp savaşmaktan vazgeçsenizde,son bir çare olarak “Arnold,Arnold” diye bağırsanızda,içinizdeki güven duygunuz ölsede,çaresiz kalsanızda mücadele etmeyi bırakmayın.Friedrich Nietzsche’nin dediği gibi “Beni öldürmeyen acı güçlendirir”
Yazının asıl başlığı “Yangın anında kitaplığımdan kurtaracağım ilk 10 kitap”idi ama öncelikle evde yangın çıkması fikri pek hoşuma gitmedi ikinciside başlık çok uzun olur diye vazcaydım.Kendime göre bir kitap arşivim var ve bunları mümkün olduğunca kimseye vermemeye çalışırım.Yıllar içinde gidenin geri gelmemesiyle kazanılmış bir tecrübe diyelim.DVD arşivim içinde bu geçerli ama bazen kıramadığım kişilere onlar gittikten sonra kime ne verdiğimi not almak suretiyle emaneten vermiyor değilim.(bir sırrımı açıklamış oldum ama burada asıl altı çizilmesi gereken kelime emaneten yani geri getirmek şartı ile.Bu yöntemi uygulamaya başladıktan sonra şükür daha kayıp vermedim.(4 DVD lik Baba setimi kim aldıysa getirsin söz birşey yapmam.Sessizce kapının önüne koyup zili çalıp gitsin)
Konuyu dağıtmadan asıl konumuza dönelim,kitaplığımdaki belki maddi olarak değil ama benim için anlamı yada vazgeçememe oranı en yüksek 10 kitabı her hangi bir sıralamaya bağlı kalmadan tanıtmak isterim.
2010 Gökkubbe yayınlarından çıkan Dr.Fethi Yılmaz’ın kitabı.Hem bir Osmanlıca-Türkçe sözlük hemde Osmanlıda kullanılan ünvanları ve Bazı kişilerin kim olduğunu irdeleyen ve anlatan güzel bir kaynak.Ayrıca sonunda Osmanlı İmparatorluğunun Padişahlara göre görev yapmış Sadrazamlarını,görev yıllarını ve görevden neden ayrıldıklarının sebeplerini gösteren bir tabloda var.Aynı şekilde kronolojik olarak Osmanlı İmparatorluğu döneminde görev yapmış Şeyhülislamlarında yer aldığı bir tabloda mevcut.Osmanlıca günlerin yazılış biçimleri,rakam ve sayılar ve hatta Divan rakamları tablosuda bulunuyor.Son zamanlarda Osmanlı dönemini anlatan dizi ve filmlerin patlama yaptığını düşünürsek bu dizilerde geçen birçok terim ve kelimenin ne anlama geldiğini öğrenmek için iyi bir kaynak.Kaynakça hariç 764 sayfa.Bendeki 1.baskı eğer yeni baskılar yapıldıysa belki yeni eklemelerde mevcuttur.
Bernhard Roetzel in 2004 yılında Könemann yayınlarından çıkan kitabı.Kitabın alt başlığı “Klasik erkek modasının el kitabı.”Bendeki kitap Almanca,Türkçesi yada İngilizcesi amazonda mevcut.Bildiğim kadarı ile Türkçeye çevrilmedi.(İdefix’de İngilizcesi var ancak tükenmiş)
Kitap kısaca bir erkeğin (Bir Centilmenin) Saç-Sakal traşından ayakkabısına,Parfümünden takım elbiseye en şık ve uyumlu şekilde nasıl giyinebileceğini anlatıyor.Hatta bir Centilmenin sigara içişini,pipo ve puro ile ilgili kısa bilgileride kapsıyor.
Hazır giyim ürünlerinin yanında dünyanın (daha çok İngilterenin) önde gelen sipariş üzerine dikim yapan terzilerini tanıtmasının yanı sıra,kumaş türlerini,kravat bağlama yöntemlerini hatta cebinizde taşıyabileceğiniz içki şişelerini bile tanıtıyor.Günümüzde sipariş üzerine ayakkabı yaptırmak yada takım elbise diktirmek belkide eskisi kadar popüler değil ancak hayatınızda en azından 1 adet size özel yapılmış bir ürününüz olmalı bence.(En sevdiğim pantolonlarım özel dikim olanlar diyerek benim var havasına gireyim)
Ayrıva kitapta bir Centilmenin giyebileceği Kot (Blue Jean) pantolonlardanda bahsediyor ve ne güzelki hiç biri yırtık kot değil.(Bir türlü ısınamadım şu yırtık pırtık kotlara)
Şık ve iyi giyinmeyi seven,Metroseksüel olmasada kendisine bakmayı bilen her erkeğin kütüphanesinde bulunması gereken bir kitap bence.(Eğer kütüphanesi varsa.)
2002 yılında Yapı Kredi Yayınları 3 büyük klüp için böyle bir seri çıkarmıştı.(Trabzonspor varmıydı hatırlamıyorum)Tabiki bende bir Galatasaraylı olarak bu serinin Sarı Kırmızı olanını edindim hemen.Bülent Tuncay’ın hazırladığı kitap Galatasaray Klübünün kuruluşundan 2002 yılına kadar olan hikayesini ayrıntılı biçimde fanatiklikten uzak bir şekilde anlatıyor.
Ağırlıklı olarak Futbol Klübünün anlatıldığı kitapta sezonlara göre istatistikler,puan durumları,geçmişte Galatasarayda oynamış isimlerin kısaca tanıtımları mevcut.46. sayfadaki Emre Belezoğlu tanıtımı herhalde ogünlerde kimseyi rahatsız etmemiştir ancak bugün böyle bir kitap yazılsa yer verilip verilmeyeceğinden şüpheliyim.
3 büyüklerden hangisini tutarsanız tutun ama klübünüzün tarihini daha iyi öğrenmek için bu serinin kitaplarından birini mutlaka edinin.
Türk Kurtuluş Savaşı Belgeseli 1917-1920 alt başlığı ile 2001 OR Yayınlarından çıkan kitabın benim için çok özel bir yanı var.En başta kitap daha önce yayınlanmamış bir çok belgeyi ilk kez yayınlıyor.Kitabın yazarı Orhan Çekiç hocam (yada Orhan amca) çok seviğim bir arkadaşımın babası olmasından dolayı kitap yayına hazırlanırken kitapla ilgili bilgileri sürekli ilk kaynaktan alma şansım oldu ve Korhan’ı sürekli ne zaman çıkacak kitap sorularımla bunalttım.
Yanlış hatırlamıyorsam kitap sadece 2000 adet basıldı ve bende bu sınırlı sayıda baskıdan edinebilmiş şanslı kişilerden biriyim.(ne kadar bunalttıysam kitap çıkar çıkmaz Korhan hemen birtane getirmişti)Eğer tarih kitaplarını seviyorsanız ve Cumhuriyet tarihinede merakınız varsa ne yapıp edip bu kitabı bir şekilde edinin.Orhan Hoca ile bağlantı kurabilirseniz o size daha detaylı yardımcı olur.
En baştan söyleyeyim iflah olmaz bir Star Wars fanatiği değilim ama serinin tüm fimlerini izlemiş hatta birçok ürününü almış biriyim.George Lucas serinin haklarını Disney’e satınca en fanatik Star Warscı kadar kendisine küfür etmişimdir herhalde.
Kitabın orjinali tabiki İngilizce.Star Wars sitesinde ve yabancı kitap satan birçok sitede mevcut.Biraz araştırdım ama Türkçesini internette bulamadım.(varsa bulamamak benim ayıbım yoksa çevirmemek onların ayıbı olsun)
Kitapta C-3PO Krepinden,Obi-Wan Kebabına 50 ye yakın tarif var.Bazı tarifler gerçekten orjinal olsada bazıları birhayli zorlama olmuş.Zorlama derken zaten mevcut olan bir tarifin üzerine bir adet Star Wars figürü koymuşlar olmuş sana Star Wars yemeği.Kahvaltı,İçecekler,Snacks,Ana yemekler ve Tatlılar katagorilerindeki tarifleri yapmakta en az yemek kadar eğlenceli olur diye tahmin ediyorum.(tahmin ediyorum çünkü henüz hiçbirini yapmadım)
Her Star Wars fanının edinmesi gerekir diye düşünüyorum,hatta değişik lezzetler deneyen bir mutfak kurduysanızda mutlaka edinin.
10 kitabı tek yazıda toplamak çok uzun ve sıkıcı bir yazı olacağından yazıyı 2 ye bölmeye karar verdim.İkinci 5 kitap gelecek yazıda olacak.
Bayramla beraber güzel bir haber geldi,kayınçom Murat baba oluyormuş :)Bir aileye verilebilecek en güzel haberlerden biridir herhalde aileye yeni bir üyenin katılacak olması.Bebek haberini duyduktan sonra eşime takılmak için sürekli “Hala” diye hitap etmeye başladım.Oda ilk defa hala olacağı için gayet mutlu.Daha sonra durup şöyle bir düşündüm;Eşim ilk defa hala oluyor,Küçük kayınçom Emre ilk defa amca olacak.Murat ilk defa baba olurken eşi Burcuda ilk defa anne oluyor.Kayınvalidem ilk defa Babaanne oluyor.Kayınpeder ikinci kez dede oluyor ama ilk defa kendi soyadını taşıyan bir torunu olacak.(Gerçi bizim Prensesin şımarmasında kayınpederin ona gösterdiği ilgide yabana atılamaz)Kız tarafındada durum farklı değil;gelinin Annesi ilk defa Anneanne olurken Babasıda ilk defa Dede olacak.Erkek kardeşide ilk defa dayı oluyor.Sülalede böyle ilkler devam ederken kendi durumumu düşündüm !
Kayınçolar,gelinler,hatta eşimin tüm sülalesi bana enişte diye hitap ediyor.(Yaşım daha 30 bile değilken enişte denmesi garip geliyordu ama 5 senede yavaş yavaş alıştım.Çocuk doğduktan sonra bana yine Hala’nın kocası eniştelik düşecek.Umarım kendi halamın rahmetli eşi çok sevdiğim eniştemi sevdiğim kadar bizim ufaklıkta beni sever.Birde Galatasaraylı yaparsak tam olur.(Kız tarafının tamamı Fenerbahçeliyken işim biraz zor olacak)
Başlıkta hata yok,bazen kelimeleri konuşurkenki gibi yazıyorum.Sonuçta ben edebiyatçı değilim ve burasıda benim yazı yazdığım biryer.Kelimeler yanlış yada cümleler düşük kime ne.Blog fikrini hayata geçirmek yıllar aldı,kurup ilk yazıyı yazmak ise aylar.Kısmet olursa sıklıkla güncellenir.(Blog açan herkesin ilk başta söydediği bir yalan) Şu aralar yazı yazma konusunda biraz ilhamsızım.Ümit kardeşimle başladığımız senaryoda kaç gündür ellenmemiş bir şekilde duruyor.O zaman eskilere başvuralım biraz ve daha önceden yazdıklarımı yükleyeyim bari yavaş yavaş.