Amerikan Craft Bira Alemi

Konular: Bira, Genel, Yemeler-İçmeler | 5

Aslında herşey şöyle başladı;

craftbeertweet

 

 

Efendim nedir bu Craft Beer dedikleri nane,hep duyar olduk?Bira markasımıdır,bira çeşidimidir ne menem bir şeydir bu diyorsanız doğru yazıdasınız. İzlediklerim ve okuduklarım arttıkça bu yazıyı yazma fikri oluştu kafamda.Önce kısaca bir Craft Beer tanımı yapalım daha sonrada yazımızın asıl konusu olan Amerigan (yazım hatası yok Amerikan yerine Amerigan demek hoşuma gitti diye öyle yazdım.) Craft Beer piyasası üzerine ahkamlar keselim.

butik bira

90’lı yıllarda özellikle Amerika’da yoğun bir şekilde ortaya çıkan HomeBrewing merakı  (evde kendi Biranı imal etme) klasik Amerikan durumu haline geldi ve her konuda olduğu gibi bundada eşşeğin bir tarafına su kaçırmaya başladılar.(gerçi Amerikanlıların el attıktan sonra bok etmediği ve daha çok geliştirdiği bir sektör oldu)Merak olarak başlayan bu durum çılgınlık seviyesine geldi,hatta bir ara Amerika’da evinde bira yapamayan adama kız bile vermiyorlardı.Bu çılgınlık zamanla ticari boyutlarada ulaştı,ülke genelinde evde bira yapmak için gerekli malzemeleri  satan mağazalar açıldığı gibi yaptıkları biralar ilgi gören elemanlar bu işi ticarete dökmeye başladılar.Buradan küçük ölçekli Bira üreticileri olan Micro Brewery’ler  çıkmış oldu.(En bilinen örneği olarak Brooklyn Brewery)

2000’li yıllarda ise Micro Brewery kavramı zamanla yerini Craft Beer adına bıraktı.Craft sözlük anlamı olarak hem sanat hemde beceri anlamına geliyordu ve bu tarz biralarda Sanat ve beceri içeren ürünlerdi.İsim tam oturmuştu.Küçük,Bağımsız ve Geleneksel mottolarınıda yapıştırdımı olay tam oldu.Ama asıl belirleyici etkenler büyük bir üretici firmaya bağlı olmamak ve yılda 6 milyon fıçıdan az Bira üretmek.Bunu kısaca hesaplamak gerekirse 1 fıçı 119.2 litre,biz buna 120 dersek  6 milyon çarpı 120 litre yani 720 milyon litre.Buda 7.2 milyon hektolitre yaparki bu rakam yıllık üretimi 9.1 milyon hektolitre olan Efes Pilsen’e çokta uzak bir rakam değil.Bu rakamlara bakınca insanın aklına bir çok soru geliyor ama konu dağılmasın diye girmiyorum.

Yada giriyorum ;burada akla gelen ilk soru 7.2 milyon rakamının çok yüksek bir rakam olması,ancak bu rakam zaten üst limit ve bu rakama ulaşmak çokta kolay değil.Ayrıca bu rakamı baz alanlardan biriside IRS (Internal Revenue Service) denen Amerikan Vergi Dairesi.Bu rakamın belirlenmesindeki amaçlardan biriside  vergilendirme yüzdesi ile ilgili.Hatta birde yılda 2 milyon fıçıdan az üreten üretenler için uygulanan başka bir vergi yüzdelemeside varmış  ona hiç girmeye gerek yok.Yıllık Bira tüketimi  244 milyon hektolitre olan ABD ve 12-13 milyon hektolitre civarında olan Türkiye’deki üreticileri kıyaslamak çok anlamsız olur ama rakamlar az çok bu şekilde.(İhracat rakamlarına hiç girmiyorum bile)

Craft Beer’e gönderme yaptıkları Crafty Beer (kurnaz) terimi ise birçok kişi tarafından Craft Beer sanılmasına rağmen aslında Kapitalist büyük firmalara ait olan markalar için kullanılıyor.Bu kuzu postuna bürünmüş Kurtlar, Emperyalist ve Paragöz Endüstriyel firmalara para vermem diyen safları al sana bağımsız bira markası diye kandırarak tüyü bitmemiş yetimin dolarlarını cukkalıyor.Yerel ve çıkışta olan markaların satın alınmasının yanı sıra yeni marka yaratılması yöntemi ilede kurulabiliyorlar.Bazen marka direk ana markaya değil arada kurulmuş başka bir küçük firmaya aitmiş gibi gözükebiliyor.Gördüğünüz gibi bu hüllecilerin hepsi paralel oluşumlar içinde olan montajcı ve düblajcılar.(okudukca tiskindim bu büyük firmalardan)

Bunlar arasında   Blue Moon, Shock Top, Goose Island, Leinenkugel ve Henry Weinhard’ı  sayabiliriz.

Eyaletlere göre en iyiler
Eyaletlere göre en iyiler

Amerikadaki Bira Farbrikaları

1887 yılında 2000’in üzerinde Bira fabrikasının bulunduğu Amerika’da savaşlar,içki yasağı,Büyük Buhran yılları ve diğer etkenlerinde sonucu olarak 1980’lerin başında üretim yapan Bira fabrikası sayısı 100 civarında.Sonrasında yukarıda bahsettiğim çılgınlık başlıyor ve 2012 yılında 2300’e ulaşan üretici sayısı artık dahada artmaz denmesine rağmen 2013 sonunda 3700’e kadar dayanıyor.(Artmaz artmaz dediniz bak ne oldu,gerçi bunlar Lost’ada bozmaz demişlerdi ama bozdu)Bu 3700’ün arasında sadece mekanda satışını yaptığı kendi Birasını üreten Barlarda var ama yinede artış müthiş. Birde bana hem ilginç hemde biraz saçma gelen bir istatistik varki birkaç farklı yerde karşılaştığım için doğru olduğuna kanaat getirdim.Bu istatistiğe göre Craft Beercıların pazardaki payı sadece %8-10 arası ama sektördeki  istihdamın %50’ye yakınını onlar oluşturuyor.Bu ne demek oluyor;robotlaştırılmış Endüstriyel iş gücü.(Pis büyük firmalar)

Fetret Devri sonrası Yükselme Dönemi

Craft Beer’ın yükseliş dönemi olan 2007-2012 yılları arasında yıllık satış hacmi 5.7 milyar Dolardan 12 milyar Dolar’a kadar çıktı.2014 tahmini 15 milyar Dolar’ı geçeceği yönünde.Doğal olarak bu büyüme havuzdaki köpekbalıklarını kızdırıyor.110 milyar Dolardan daha büyük bir pasta var ortada ve yıllardır pastayı kendisi yiyip tabağın dibini küçük üreticilere yalatan babalar kızmaya başladı.Küçük markaları satın alma,önlerini kesme hatta bazı eyaletlerde kanunları değiştirmeye kadar varan pislikleri yapmaktan geri kalmıyorlar.

Olay Amerika’da geçiyorsa işin içinde mutlaka başarı öyküsü vardır ve bu sektörde birçok örnek var.Küçük oldukları dönemi bizim görmediğimiz yada o dönemlerde tanımadığımız Samuel Adams,Brooklyn Brewery,Dogfish Head ve Sierra Nevada  gibi birçok firma var.Hala büyümede olan Left Hand,Upslope,Epic,Big Sky,Ommegang gibi binlerce marka var.Çok farklı ve güzel ürünler çıkardıklarından şüphem yok.Reklamlarını,hikayelerini anlatan mini belgeselleri gördükçe insan denemek istiyor.Hepsini denemek Amerika’da yaşayan birisi için bile imkansız derecesinde.İnternetteki yorumlar ortaya çıkan işlerin ne kadar güzel olduğunu gösteriyor.Hatta The  Alchemist’in ürettiği ‘Heady Topper’ isimli bira BeerAdvocate sitesinde bir çok kelli felli birayı geride bırakmış durumda. Hikayesi ile tek başına belgesele konu olabilecek bir marka.

kutu bira keyfi
kutu bira keyfi

Başarı öykülerinin yanında hayal kırıklıklarıda mevcut tabiki.3 arkadaşın kurmak istedikleri Reclamation Brewing Company gibi.Gerekli parayı toplamak için Kickstarter ve benzeri sitelerde bağış kampanyaları oluşturuyorlar ama sonuç maalesef hüsran oluyor.Erken haberim olsa bende birkaç Dolar ateşlerdim.

Son yıllarda Dünya’da taktir toplayan Amerikan markalarının sayısı giderek artmakta.Bunun en büyük sebebi yıllardır içtikleri Endüstriyel Lager biralara yeter artık deyip Craft Beer Revolution’ı başlatan bu küçük üreticiler.”insanlar iyi ve farklı biralar içmek istiyorlardı ama nereden bulacaklarını bilmiyorlardı” diyor Samuel Adams’ın kurucusu Jim Koch.Aileden bira ustası oldukları için bu işi yapmaya karar veriyor ve 2013 yılına göre en çok satış yapan Craft Beer markası böyle hayata geçiyor.

Bana adını ilk duyduğumda Meyveli Soda Clearly Canadian’ı anımsatan Sierra Nevada (neden bilmiyorum ama öyle işte.Ayrıca Ne çok severdim bu Clearly Canadian’ı) markasıda 2013 yılı verilerine göre 2. En çok satan Craft Beer.3. sırada New Belgium 4. sıradada Gambrinus var. (Çek markası olanla alakası yok.Bu sadece firmanın adı,aynı isimde biraları yok.İkinci bir Budweiser durumu değil yani)Bu 4 firma 2013 yılı rakamlarına en çok satan 4 Craft Beer markası ve en çok satanlar arasında ilk 10’a girenler.

Ek Bilgi:Boston Beer Co. Yani Samuel Adams’ın 5. sırada yer aldığı listenin ilk sırasında Bud’ın üreticisi  Anheuser-Busch Inc  ,ikinci sırada MillerCoors,üçüncü sırada Pabst Brewing ve dördüncü sıradada Amerikanın ilk bira fabrikası olan Yuengling var.

Buda her eyaletin en iyisi haritası
Buda her eyaletin en iyisi haritası

Başka kimler var?

Anchor Brewing (ki en eskilerden birisidir),Ommegang (Game of Thrones’un resmi birasını ürettikleri için ayrıca ilgimi çekiyorlar),Stone Brewing, New Belgium Brewing Company,  Avery Brewing Co., Rogue Ales, Oskar Blues Brewery , Left Hand Brewing Co.  İlk aklıma gelenler.

Game of Thrones Biraları
Game of Thrones Biraları

Bu markaları denemek için sabırsızlanıyorum ayrıca  merak ettiğim bir çok marka var ama bunların tanıtımına girmeye başlarsam yazı alıp başını gidecek.Diğer markaları tanıtma işini başka yazılara bırakmak en iyisi gibi.Konu hakkında söylenecek çok şey var ama araştırdıkça birçok yeni marka bulup yeni şeyler öğreniyorum.Uzatmamak için yazıyı kısalttıp ama biraz daha devam edersem olay kitap boyutuna dönecek.Aslında Amerika’da yaşayan bu biralara daha kolay ulaşımı olan bir Türk bira sevdalısı Türkçe bir kitap yazsa hiç fena olmaz.

Şöyle bir dükkana girmek ne müthiş olurdu
Şöyle bir dükkana girmek ne müthiş olurdu

 

Organizasyonlar

Heryıl Amerika’da Ülke,Eyalet hatta Şehir bazında birçok Butik Bira etkinliği yapılıyor.Etkinliklerin yerleri ve tarihleri internette birçok sitede mevcut.Eğer Amerika seyahitinizden önce bakarsanız denk geldiğiniz birisine mutlaka gidin derim.Etkinliklerin bazılarına  buradan bakabilirsiniz.Sierra Nevada’nın Beer Camp organizasyonuda cezbedici bir olay.

‘Drink Lokal’ sloganı ile bölgesel ürünleri destekledikleri ve birçok amatör katılımcınında yer aldığı o Şehir’e ait festival bile size müthiş tadlar sunacaktır.

 

Kıssadan Hisse

Birde şunu fark ettimki geçmişte Bira severleri Amerikan birasından soğutan klasik 3’lü Bud,Corrs ve Miller Amerikaya göç eden Almanlar tarafından kurulmuş firmalar.Kendini beğenmiş Almanların Amerikan biraları için söyledikleri ‘Amerikan birası içeceğime Alman birası içer onu işer tekrar içerim daha iyi’ sözünü söylerken bu biraları kendi vatandaşlarının kurduğu fabrikaların yaptığından haberdar olmadığını varsayıyorum.

Birde Amerikan biraları 500 ml yerine genelde 330 ve 250 ml’lik şişelerde satılıyor.Birçok ülkenin aksine kutu bira satışı hayli yüksek.Hatta sadece kutu bira üreten markalar bile var.Butik bira üreticileri ilk başlarda kutu biraya biraz mesafeli davranıyorlar ama cam şişeye oranla daha çok avantajı olduğu için birçok firma kutu imalatıda yapıyor.

Mutlaka Amerikan Butik Bira Devrimi Dünyada en önemli örnek ama Almanya’da yaşanan Butik Bira akımıda azımsanacak düzeyde değil.Onuda başka bir yazıya bırakıyor tüm Bira severlere bol biralı günler diliyorum.

Ek Not:Ayrıca Beerader Necati’nin yaptığı Amerika seyatinde yazdığı yazıya şuradan,ikinci bölüme buradan, Bira Sevda’lısı Cihangir’in yazdığı  Brooklyn Brown Ale yazısına ahanda buradan okuyun derim.Bilmediğim başka güzel yazılar varsa linki yorum olarak yazarsanız sevinirim.

Daha Ek Not:Umarım Türkiye’dede Butik bira akımı hızlanır ve insanlar farklı ve güzel bira içmenin zevkine varırlar.Son yıllarda kaliteli yabancı biralar gelmeye başlamış umarım sayı ve çeşit artar.

 

 

 

Başka Fanilerde Okusun Diye Paylaş 

ÇEK Bir Bira

Konular: Bira, Genel, Gezi Notlarım, Yemeler-İçmeler | 0

İki gündür harıl harıl Amerikan Craft Beer yazısı üzerine çalışırken araya giren günübirlik Çek Cumhuriyeti ziyareti münasebetiyle kısada olsa Çek biraları üzerine birşeyler karalayayım dedim.Biraları içtikçe (biralar teriminin sebebi aşağıdaki fotoğrafta gizli) haklarında yazılar yazarım diye tahmin ediyorum.Daha önce yazdığım gibi çok popüler biraların incelemelerinden ziyade daha az bilinen biralara,Alman yerel biralarına değinmek istiyorum.Büyük ve bilinen markalarada tadım ve tarih bilgilerinden ziyade Sosyal Medya etkileri açısından bakma taraftarıyım.O yüzden resimde yer alan biralardan Pilsner Urquell ve Budvar hakkında yazma niyetinde değildim.Onları Bira Sevdası yada Beerader zaten yazmıştır dedim fakat ikiside yazmamış.Cihangir’in yazdığı Pilsner Urquel yazısı mevcut onuda bu linkten okuyabilirsiniz.Ayrıca bu yazıdan kendisinin Kozel’i neden yazamadığınıda öğreniyoruz. İki markayada kısaca değiniriz o zaman.

Çek ganimeti
Çek ganimeti

Yediğin içtiğin senin olsun ne gördün diyorsanız çokta fazla birşey görmedim aslında.Almanya’dan günübirlik alışveriş için gidilmiş Çek Cumhuriyeti gezisiydi sadece.Benim için güzel olan listemde olan biraların birisi hariç hepsini bulmuş olmaktı.Ayrıca elim kolum çok dolu olduğu için alamadığım 4-5 farklı markada bıraktım ardımda.

Eski Pazar yeri
Eski Pazar yeri

Cheb isimli 33 bin nüfuslu bir kasabaydı gittiğimiz.Çek Cumhuriyetinin en Batısı diyebileceğimiz bir yerde ye Almanya sınırını geçtikten sonra yaklaşık 7 km uzaklıkta.Buraya gitmemizin sebebi orada yer alan ve tamamen Turist söğüşlemeye yönelik bir mekan olan Asya Pazarı.Daha doğrusu şu anda iki tane var.Bir tanesi daha şehir merkezinde olan ve ilk kurulan Dragoun Bazaar diğeri ise daha sonradan kurulan sınıra daha yakın bölgede yer alan ve daha büyük olan Dragon Bazaar.Yani Öz Dragon ve Hakiki Dragon yada aşağı Dragon ve Yukarı Dragon Pazarları.

Biz daha önce gitmiş arkadaşların tavsiyesi üzerine eski pazarla başladık ve yaptığımız alışverişin % 80’ide burada gerçekleşti.Zaten yeni pazara gittiğimizde ne kadar doğru yaptığımızı fark ettik.Birincisi çok fazla olmasada eski Pazar biraz daha ucuz ve satıcıları daha insani.Her iki taraftakilerde çok uyuz ve pazarlık yaptığınızda hemen sinirleniyorlar.Hele birde istediklerinin çok altıda fiyat verirseniz hemen kendi dillerinde birşeyler söylemeye başlıyorlar.İyi niyetlerini sunmadıklarını tahmin ettiğimden bende kendilerine Türkçemizin güzide SinKafları ile cevap verdim genelde.Karşılıklı birbirimize sahte gülümsemeler atarak küfürleştik diye tahmin ediyorum.

Antalya Festival Çarşısı
Antalya Festival Çarşısı

Pazarlık sünnettir ilkesini benimsemiş birisi olarak her gittiğim yerdeki adamları bayana kadar zorladım.Bu tecrübelerim daha önce İspanya,İtalya ve Türkiye’de çok işe yaradı.İspanya’da tezgahtarlar genelde Pakistan,Hindistan ve Kuzey Afrika ülkelerinden oldukları için hiç sorun yaşamamıştım.Venedikte ise Afrikanın daha orta ve Güney kesimi ağırlıklı bir dağılım vardı ve onlarlada iyi kötü anlaştık.Türkiye’de ise ‘Abi olsa dükkan senin’,’Valla bize maliyeti bu’ gibi diyaloglara ‘Sen bize iyi bir fiyat yap ayağımız alışsın’ yada ‘Aynısını aşağıda daha ucuza verdiler beni tekrar yürütme oraya’ tarzı karşılılar vererek pazarlığı neşeli hale getiriyordum.Ama bu Asyalılar öyle değil.Nereli olduklarını bilmiyorum ama Vietnam ve Çin ağırlıklı olduklarını tahmin ediyorum.Pazarlığı uzatırsanız hemen sinirleniyorlar,elinizde bakmakta olduğunuz malı çekip alıyorlar hatta dediğim gibi kendi dillerinde birşeyler söylenmeye başlıyorlar.Çoğu yerde almak istediğim şeyi sırf bu uyuz tavırları yüzünden almadım.

Kronlarım tükeniyor
Kronlarım tükeniyor

Birkaç dükkan gezdikten sonra pazarlık stratejimi söyledikleri fiyatın yarısından daha azını söyleyerek başlama üzerine kurdum.Zaten ürünlerin üzerinde fiyat yok,fiyatı sorana bakıp ona göre fiyat veriyorlar.Aldığım her ürünü  almak istediğime yakın fiyatta yada tam istediğim fiyatta aldım.İstediğiniz fiyatı alamazsanız iyi kalsın deyip arkanızı dönüp ağır ağır yürümeye başlayınca arkanızdan bağırıp fiyatı aşağı çekiyorlar.İstediğiniz fiyat hala gelmediyse son fiyatınızı söylüyorsunuz eğer ortada buluşamazsanız kalsın demek en iyisi çünkü devamında küfür geliyor.Zaten hemen hemen her tezgahta aynı mallar var ve eğer birisi istediğiniz fiyatı vermezse başka biri veriyor zaten.Benim dikkatimi çeken taklit mallar neredeyse yok denecek kadar az.Özellikle büyük markaların malları hiç yok,bayan çantalarında taklit ürünlerde dükkanın arkasındaki bir bölümde.Eğer size güvenirlerse sizi oraya sokuyorlar.Korsan CD’de yok denecek kadar az.Zamanında bu konuda çok baskın yemişler.Hatta dünyanın CD bulmak için eğitilmiş ilk Polis köpekleride burada.

Yeni Pazar yeri
Yeni Pazar yeri
Giriş kapısı
Giriş kapısı

Mekan gezdikçe bana Ankara’daki eski Maltepe Pazarını ve Antalya Festival pazarını anımsattı.Ben zaten kılık kıyafer değil Bira almaya gittiğim için benim imdadıma bu tezgahlar değil Pazarın karşısındaki Süpermarket yetişti.Pazarda sadece Pilsner Urquell,Budvar ve Gambrinus var.Diğerlerini Marketten aldım.Pazardan aldığım yegane şey aldıklarım torbada ağır olduğu ve sırt çantamda dolduğu için  ikinci bir sırt çantası oldu.Zaten gelenlerin büyük kısmı artık kıyafet yada elektronikten çok sigara almaya geliyor.Alkol çeşidi fazla değil ve fiyatları çok çok ucuz değil.(en azından biralar çok ucuz değildi) Sigara ise Almanyaya göre neredeyse yarı yarıya durumda.Kişi başına 40 paket sokma hakkı iyi bir rakam ve yol paranızı kat kat çıkarıyor.

Çakma malları cesurca sergileyen bir abi
Çakma malları cesurca sergileyen bir abi

Çek Cumhuriyeti AB ülkesi olmasına rağmen Euro kullanımına tam olarak geçmemiş.Pazardaki tezgahlarda Euro alıp para üstünü Euro olarak veriyorlar ama benim girdiğim Süpermarketteki dükkanlarda Euro almıyorlardı.Market ise Euro aldı ama para üstünü Çek Kronu olarak verdi.Bende gün boyu o parayı erittim.

Öğlen olunca yemek vakti geldi ve doğal olarak Asya Pazarında Asya yemeği yemeye gittik.2 kişi 2 tabak ördek,patates kızartması,1 bira ve 1 bardak meşrubat için 530 Kron verdim.Yaklaşık 20 Euro yapıyor.Almanya için normal bir fiyat ama ilginç olan size verdikleri menülerde yazan fiyatlar daha ucuz.Ama fiyatı hesaplarken Turist fiyatı çekiyorlar.Yıllarca Antalya’da yaşamış biri olarak bunun nasıl birşey olduğunu iyi bilirim.

Uzaylı istilası ve Ejderhaların Annesi:)
Uzaylı istilası ve Ejderhaların Annesi:)

Yemekten sonra yeni Pazar yerine gittik ve daha büyük olmasına rağmen daha az insan olması dikkatimi çekti.Daha sonradan bunu sebebinin fiyatlar ve satıcıların tavırları olabileceğine kanaat getirdim.Oradan zaten neredeyse hiçbirşey almadım.Çek Cumhuriyetinde bir Asya Pazarında Metale basılı Amerikan Craft Beer haritası bulmak ise çok manidar oldu.Girdiğim bir marketteki Almanların evlerine Market alışverişini bile buradan yapmaları dikkatimi çekti.Burası turistik bir bölge olmasına rağmen bu kadar fiyat farkı varsa demekki daha az turist çeken bölgeler çok daha ucuzdur.Zaten bir sonraki amacım araba ile daha normal bir bölgeye gidip halkın arasına karışmak.Hele birde birkaç kelime Çekçe öğrenip ‘Prag şok gusel,absint,balık şok gusel yine gelecek ben’ tarzı bir diyalog kurarsam daha ucuza kapatırım gibi geliyor.Hiç olmadı Galatasaray formamı giyer Milan Baros,Tomas Ujfalusi muhabbetine bağlar oradan yürürüm.

Olaylar bu şekilde ama sonuçta bu gezi bir amaç değil bir araçtı ve bu araç sayesinde aldığım biraların yazıları yakında gelir herhalde diye tahmin ediyorum.

 

 

Başka Fanilerde Okusun Diye Paylaş 

Duckstein

Konular: Bira, Yemeler-İçmeler | 2

Bu birayı ilk kez Galatasaray-Beşiktaş derbisini izleyeceğim gün evde maç izlerken 2-3 tanede bira hüpleteyim dediğim gün almıştım.Aslında maç izlerken yada bardak olmadığından dolayı şişeden bira içmek zorunda olduğum zamanlarda daha önce denemediğim biraları içmeyi pek sevmem.Bunun sebebi  nasıl bir şeyle karşılaşacağımı bilmememden kaynaklanıyor.Kötü bir bira ile karşılaşıp o günkü tüm damak tadımı ve bira zevkimi ziyan etme korkusu ve çok leziz bir birayı keyifle içmek yerine o anda içilip piç edilmesi korkusunun yıllardır geliştirdiği bir refleks bu.

İlk Karşılaşma
İlk Karşılaşma

Birayı aldım almasına ama eve gelince daha önce içtiğim Ayinger’lere ve dolapta kalmış başka derya kuzularına yönelmeyi tercih ettim ve bizim Duckstein yine başka zamana kaldı.O gün işte bugün dedim ve şişesindeki “D” kabartması ve etiketindeki sadelikten dolayı  tasarımı ile benim gönlümde artı puan alan Ducky’yi (fazla samimi oldu gibi) denemeye karar verdim.

Doğal olarak bu bira için uygun bardağı kullanmak için bu biraya en uygun , en doğru bardağın ne olduğunu öğrenmek  için yoğun ve hummalı bir araştırmaya girdim.(Google’da “Duckstein Bier Becher” yada “Duckstein Beer glass” yazınca çıkıyormuş diyorlar boşuna yapmışım o kadar kapsamlı araştırmayı)

Bir Bardaktan daha fazlası dedikleri bardak
Bir Bardaktan daha fazlası dedikleri bardak

Şimdi ne gerek var uygun bardağa,hatta bardağa bile gerek yok diyen arkadaşlara aman haa diyorum.Birkere biranın rengi ve berraklığı en güzel bardakta belli olur taaammı.Biranın köpüğü,köpüğün bardağa yapışması,rengin bulanıklığı,biranın aromatik kokusu hepsi bardakta daha iyi anlaşılır ve bardaktan içerken koku alma duyusunuda harekete geçirdiğiniz için tat almamız daha efektif olur(peh peh kullandığım kelimelere bak).Ayrıca şişeden bira içerken şişenin içinde biriken yada sıkışan hava biranın tadını tam almanızı engeller.Evet şişeden içebilitesi olan biralar vardır ama bunlar daha çok endüstriyel düzenin bize kakaladığı bol reklamlı orta kaliteli bira çeşitleridir.Her ortamda her şekilde lüp lüp giderler.En kötü karar bile kararsızlıktan iyidir lafını modifiye ederek “En alakasız bardakla içmek  bile bardaksız bira içmekten iyidir” diyorum.Doğal olarak elimde Duckstein bardağı olmadığı için gaza gelerek Schneider  Weisse setinden çıkan  “Beer sommelier glass” dedikleri tadım bardağını kullanıyorum.

Kapak etiketindeki imzaya dikkat
Kapak etiketindeki imzaya dikkat

Duckstein’ın önce kısaca tarihine bakalım,markanın web ve Sosyal Medya alemindeki yerlerine bakıp birde tadım notu verdikmi tamamdır diyor konuya giriyorum.

1879 yılında Hamburg’un Altona bölgesinde kurulan Holsten Bira fabrikası ilk 25 sene sadece lokal pazara hitap ediyor.Sonrasında At üzerindeki Şövalyeli logosuna layık olacak şekilde ortalığı kasıp kavurarak ilerliyor,orada fabrika açayım burada açayım,şu fabrikayıda satın alayım derken firma büyüdükçe büyüyor.Firma 1976 yılında  Braunschweig’lı   Feldschlößchen bira fabrikasına ortak oluyor ve 1981 yılında tamamen birleşiyorlar.Bazı yerlerde 1987 bazı yerlerde 1988 yılında (biz ortayı bulalım 1987,5 yılında diyelim) geçmişi 16.yüzyıla uzanan Duckstein markasını tekrar piyasaya sürüyorlar.Aslında ilk başlarda Ducksteiner olarak çıkıyorlar ama bu isimde üretim yapan başka bir firma sizi mahkemelerde süründürürüm bu isim benim deyince ismin sonundan “er” ekini atıp yola devam ediyorlar.(Ben olsam Öz Ducksteiner yapardım)

duckstein_2

 

Gel zaman git zaman yine onu al buna ortak ol diye devam ederken 2004 yılında daha büyük balık gelip büyük balığı yutuyor ve firmayı Danimarkalı bira devi Carlsberg satın alıyor.Yani işin özeti Duckstein bir Carlsberg markası artık ve endüstriyel sistem yine galip geliyor.(Almanlar yenilince bizde yenik sayılıyoruz)

Buda Crlsberg'in sitesindeki markalarımız bölümü
Buda Carlsberg’in sitesindeki markalarımız bölümü

 

 

Zaten çok acayip karman çorman Brezilya dizisi gibi bir geçmişi varmış bu firmanın iyi olmuş diyor diğer konulara geçiyoruz.

 

İnternet Sitesi:Piyasada birçok kelli felli bira markası bile hala Ortaçağ’dan kalma web sitesini kullanırken Duckstein’ın sitesi gerçekten iyi ve modern bir yapıda.Renk uyumları ve görseller,menü panelleri,kodlar emek ve para harcandığını gösteriyor.Bunda Carlsberg’e ait olmanın etkisi nedir bilemem bunu başka Carlsberg markaları incelersem anlayabilirim.

Sitenin Ana sayfası
Sitenin Ana sayfası

Sitenin  içinde biraların tanıtım ve özellik tablolarının olması gerçekten güzel ve şık.

Bira tanıtım bölümü
Bira tanıtım bölümü

Sitede Bira ile yenebilecek yemek tarifleri,mekan tanıtımları,sponsor oldukları festival ve etkinliklerin haber ve bilgileri ile beraber mağaza bölümüde var.

Hayal kırıklığı yaratan Mağaza
Hayal kırıklığı yaratan Mağaza
Bira ile yenebilecek yemekler
Bira ile yenebilecek yemekler

 

Sosyal Medya:Siteyi övdük ama sitenin eksiklerinden biriside hiçbir yerinde Sosyal Medya bağlantıları için link olmaması.Ulan siteye bu kadar emek harcadınız  madem 2 link koyamadınızmı diye düşündüm ilk başta,kısa bir araştırmadan sonra sebebini anladım.Adamlar Sosyal Medya’dan tamamen kopuk durumda.Facebook’ta bir tane orjinal birde çakma olduğunu düşündüğüm iki adet sayfa var.Biri Ağustos 2012 diğeride Ağutos 2013’de bir yıl arayla kaderlerine terk edilmişler.Zaten orjinal olduğunu tahmin ettiğim sayfada bile 926 beğeni vardı.Birde kardeşim şu sayfadaki Logo’nun çözünürlüğü nedir Allah aşkına.İnsan 2 tık büyük logo yükler.

Kendi kaderine terk edilmiş bir sayfa
Kendi kaderine terk edilmiş bir sayfa

Twitter aleminde hiç yoklar,instagram’ı büyük ihtimal duymamışlardır bile.YouTube’da kanalları olduğunu görünce en azından burayı kullanıyorlar dedim ama yok orasıda Kovboy filmlerindeki terk edilmiş kasabalar gibi.Sonuncusu 2012’de yüklenmiş 3 adet video var ve izlenme rakamları 200 civarlarında.

Bu kadar ıvır zıvır bilgiden sonra asıl merak edilen konuya gireyim;tadı nasıldı?Valla afili şişe cancanlı site,Braukunst (Biracılık sanatı) gibi büyük laflardan sonra ben daha iyi bir bira bekliyordum ama pek beklentilerimi karşılamadı.Duckstein Rotblond (kızıl sarşın) denen pek haz etmediğim tarzda bir bira.Rengi ismine uygun kokusu hoş ama ağızda çok fazla asitli (gazlı) bir tat bırakıyor.İçerken gerçekten kendimi zorladım ama yok tekrar içmek isteyeceğim bir bira olmadığına karar verdim.(daha sonra tekrar düşündüm ve bu aralar sigarayı bıraktığım için [ evet bıraktım 2 ay oldu] damak tadımda büyük değişmeler var,belkide kötü bir döneme denk geldi.O yüzden birkaç ay sonra tekrar denemeye karar verdim)

Şişe iyi,etiket hoş gerisi boş
Şişe iyi,etiket hoş gerisi boş

İşin özeti Braukunst,şişenin üzerine imzamızı attık,süper şişe yaptık,bir bardaktan ötesini yaptık felan biraz abartı geldi bana.(Kapitalist dünya devinin eline geçmiş bir biradan başka ne beklenir)Birde resimleri çekerken şişenin altına koyduğum üzerinde “Die Freien Brauer” (yani serbest-özgür-büyük firmaların eline geçmemiş birahaneler) yazılı metal plaka cuk oturmuş.(resimleri çekerken Duckstein’ın Carlsberg’e ait olduğunu bilmiyordum)

Genel Notlar:

İnternet Sitesi: 90

Sosyal Medya: 20

Reklam : 40

Tat :  60

Eğer merak eden varsa Duckstein’a Ratebeer ve Beeradvocate sitelerinde verilen puanlar.

Son olarakta kendilerinin bile unuttuğu Youtube sayfalarında yer alan reklamı koyayım bari.

 

 

Başka Fanilerde Okusun Diye Paylaş

Bira Yazılarına Giriş

Konular: Bira, Yemeler-İçmeler | 1

Yazmak istediğim birçok yazı gibi bira tanıtım,tadım yazılarıda ne zaman geleceği belli olmayan sıralarını bekliyorlar.Artık biryerden başlayayım dedim ve buradan başlıyorum.Bira tadım yazıları deyince öyle pek bilinen biralara değineceğim sanılmasın. Duvel,Schneider,Paulaner,Augustiner,Hoegaarden,Petrus gibi biraları içip hakkını sonuna kadar vererek yazan Bira Sevdası,Beerader hatta sosyetik içkilerden zaman bulurlarsa bira içen Çukurcuma Times  gibi güzel siteler var.O yüzden ben daha yerel yada bölgesel kalmış pek öyle dünyaya açılıp saçılamamış markalara değinme düşüncesindeyim.Elimdeki Bira kolleksiyonu ve ulaşma durumum daha rahat olduğu için bölgesel Alman markaları ağırlıklı takılayım diyorum.

Yazılara başlamadan hem biraz ısınma turu olarak hemde zaman kazanma amaçlı olarak sizlere kısaca bira konusunda biraz ahkam keseyim.

Almanya denince bir çok kişinin aklına bira gelmesi kadar doğal birşey olamaz herhalde.(video kuşağını görmüş hınzır düşünceliler hariç) Aslında Bira bir Alman icadı değil ama Almanlar biraya verdikleri önemle ve Dünya’nın ilk bira  fabrikasına sahip olmakla övünürler.Aslında dünyada bira tüketimi genç kuşakta orta yaşlı kuşağa göre azalmış durumda.Gençler ekseriyetle  çabuk sarhoş olabilecekleri yüksek alkollü içecekleri tercih ediyorlar.Eğer alkollü bir içeceğe sadece sarhoş olmaya yarayan sıvı olarak bakıyorsanız bu doğal bir durum, ancak içtiğiniz şeyden keyif almak istiyorsanız o zaman bilerek içmekte fayda var.

Yurtdışına pek çıkmamış yada çıksada yeni şeyler denemeye pek açık olmayan kişiler için bira tek çeşit ve tek markadan ibarettir.(Pils  bira ve Efes Pilsen)  Son yillarda yabancı bira markalarının Türkiye’de üretilmeye ve satılmaya başlamasıyla ve Efes Pilsen’in farklı bira çeşitleri çıkarmasıyla (Dark,Gusta,Bomonti) insanların önüne birçok seçenek  çıktı, fakat yurdum insanı yıllardır alıştığı Efes-Tuborg rekabetinden pek vazgeçemedi.(Tuborg’u Türk birası zanneden kişi sayısıda bir hayli fazladır bu arada.Gerçi artık Danimarkalıda değil.İsrailli CBC firmasına ait.) Diğer birkaç  yerli markada ya arada kaynayıp gitti yada ucuz ögrenci birası olmaktan öteye gidemedi.(Bkz. Skol,Perge)Rekabetin olmadığı ortam kaliteyide getirmedi doğal olarak.’Sevdimde ne oldu Efes Pilsen zengin oldu’ gibisinden maniler yazan bir nesil  yetişti memlekette.Ancak yeniliklere açık ve yurtdışında bira’nın Pils’ten ve Efes-Tuborg dan ibaret olmadığını  görenlerde azımsanmayacak kadar fazla.(lafa daldık asıl konuya giremedik)

Bira çeşitleri çok fazla gibi görünsede eğer bunu bir soyağacı gibi görürsek biralar önce ikiye ayrılır.Alttan fermantasyonlu ve Üstten fermantasyonlu biralar.Daha sonra bu iki çeşit biranın bitmek bilmeyen alt çeşitleri.Gün geçtikçede yeni yeni bira çeşitleri çıkmakta.(Bazıları uydur uydur çıkar modundadır.)  İlk biralar üstten fermantasyonlu olduğu için önce buna değinelim.Malum-u ilam fermantasyon bir içeceğin alkollenme olayıdır.(çok kısa bir anlatım oldu ama şimdi lise yıllarında bilimum fen derslerinden kaytarmış biri olarak burada uzun uzun Glikozun fermantasyonu sırasında pirüvat’ın çeşitli bileşiklere dönüştüğünü ve bira ve bilimum alkollü içeceklerde buna alkol fermantasyonu dendiğini ve bunun pirüvatın alkol ve karbon dioksite dönüşmesi olduğunu anlatacak değilim.)(yada anlattım  gibi birşey)Teknoloji gelişince alttan soğutma yöntemiyle alttan fermantasyonda gelişti , günümüzde her ikiside kullanılmaktadır.Birkaç örnek verecek olursak;

Alttan fermantasyon biraları:Pilsen,Lager tipi biralar,Alkolsüz biralar vb.

Üstten fermantasyon biraları:Ale,Stout,Bugday biraları (weissen) vb.

(Yazı iyice bilimsel makaleye dönmeden konumuza dönelim)

Yazının başında dediğim gibi dünyanin ilk bira imalathanesi 1040 yılında Freising’de kurulan Bayerische Staatsbrauerei  Weihenstephan’dır ve hala faal durumdadır.Ayrıca Dünya’nın ilk manastır bira imalathanesi de Almanyadadır.1050 yılında Kelheimdaki Kloster Weltenburg da kurulmuştur.(Weltenburg Manastırı)

Almanlar ayrıca 1516 yılında önce Bayern eyaletinde ve daha sonra tüm Almanya’da kabul edilen ve uygulanan “Reinheits Gebot’unda”(Saflık Yasası) sıkı savunucusudurlar.Bu yasa şuan tüm dünyada birçok bira üreticisi tarafından uygulanmaktadır.Bu yasaya  göre birada sadece Su,Arpa ve Şerbetçiotu kullanılabilir.(Hani Maya hani Maya,Mayayı unutmuşlar demeyin o zamanlar maya yoktu daha) Zamanında bira maliyetini düşürmek için Pirinç,Mısır ve Glikoz kullanılmaya başlanınca Almanlar biraya olan saygılarından dolayı böyle bir yasa çıkararak Biraya sahip çıkmışlardır.Ayrıca Bira fiyatları herzaman halkın zorlanmadan alacağı şekilde olmak zorundadır.

saflık_yasası
Birayı Saf bırakın,içine bok püsür katmayın

Almanya haricinde Avrupa’da Belçika,İngiltere(yada Birleşik Krallık),Çek Cumhuriyeti de biralarıyla tanınan ülkeler durumunda.Aslında Avrupada’ki bir çok ülkenin dünya çapında bilinen biraları mevcut.Amerikada son yıllarda bu pazarda bende varım demeye başladı.(Bi bunda eksiklerdi bunada el attılar tabiki) Burada paranın ve reklamın gücünüde gözden kaçırmamak lazım.Burada hayatında hiç içmediği halde sadece reklamları sayesinde dünyanın en iyi birasının Budweiser (Amerikan olanı Çek olanı değil yada diğer adıyla Bud.Bu konuda biraz karışık.Yeri gelince anlatırım) olduğunu sanan arkadaşlara kötü bir haberim var.Bud maalesef dünyanın en iyi birasi değil hatta gayet dandik bir bira bile denebilir.(Burada reklam ve paranın gücünü görüyoruz.Bunlar hep Amerikanın bize oyunları)

Yazı bu seferde Siyaset Meydanına doğru gidiyor.Yazıya birazda istatistiki bilgi vererek devam edimki bende birşeyler biliyorum havam olsun.Almanya’da yılda kişi başına içilen bira 109 litre iken Türkiye’de bu rakam 13 litredir.(rekor 160 litre ile Çeklerde.320 şişe yapar desek günde bir şişe bile yapmaz.Ben tek başıma gecerim demekki bunları.)Ama asıl oha denecek  fark Türkiye’deki bira üretim izni belgeli firma sayısı 11 iken bu rakam Almanya’da 1327 dir.(Büyük rakamı sona saklayarak heyecan yaratmak istedim)(ilk bira imalathanesinin bile 1630 dan sonra açıldığı Amerikanyada şuan 1700 den fazla bira üreticisi vardır.)

Tabiki biz (ben) Almandı,ingilizdi,Amerikandı demeden bulduğum tüm biraları deneyerek değerlendirmeleri ve kısa  tanıtımlarını burada sizinle paylaşmaya gayret edeceğim.(Önemli olan bira içmek değil insanlara faydalı bilgi sunabilmek.)

Nerede okumuştum hatırlamıyorum ama şöyle bir söz vardı “En iyi bira henüz içmediğin biradır”  En iyisini bulma çabanızda hepinize başarılar.

 

 

Başka Fanilerde Okusun Diye Paylaş 

Biranın Teknoloji İmtihanı

Teknoloji,özellikle sosyal medya geliştikçe markalar buna ayak uydurmak zorunda kalıyor.Bir çok marka sadece sosyal medyadaki etkinliği sayesinde markanın gerçekte olduğundan daha büyük hale gelebiliyor kullanıcıların gözünde.Giriş faslını fazla uzatmadan asıl anlatmak istediğim konuya giriş yapalım.

Rapp bira fabrikası Almanya Bayern eyaletinde 2500 nüfuslu Kutzenhausenda bulunuyor.1893 yılında kurulan fabrikanın beni asıl etkileyen yönü ise 1967 yılından beri sadece evlere servis yapıyor olması.

Şu anda ürün yelpazesinde Bira,Asitli içecek,Meyve Suları,Aromalı ve Sade Soda ve Su gibi kategorilerde 50 den fazla ürün bulunan marka 1967 yılından beri sadece evlere sipariş vermekte hiçbir market,İçecek marketi yada iş yerine ürün satmıyor.(içmek istersen sipariş edeceksin mantığındalar.)Bu olay markayı geriye götüreceğine dahada ileri taşıdı ve şu anda 200 kamyon ile 250 kilometrekarelik bir alanda tam 250.000 eve ürün veriyorlar.2011 yılı verilerine göre 2469 nüfuslu bir yerleşim yerinden çıkmış marka olarak Rapp’a saygı duymamak mümkün değil.

 

İlk yıllarda doğal olarak telefonla sipariş alan firma Teknolojiye ayak uydurarak online sipariş sisteminde de geçti.Firmanın sitesine üye olarak istediğiniz ürünleri kasa bazında seçiyorsunuz ve siparişi onayladıktan sonra emailinize siparişinizin hangi gün ve saat kaçta geleceği bilgisi geliyor.En çok saygı duyulacak özelliklerden biride siparişinizin söylenen saat aralığında evinize geliyor olması.Türkiyede yaşarken binlerce liraya aldığım mobilyaların bile hiçbir zaman söylenen saatte hatta bazen söylenen günde gelmediğini tecrübe etmiş biri olarak 30-40 Euroluk içeçek siparişinin bile dakik gelmesi beni gerçekten hayrete düşürdü.Sipariş verdiğiniz bölgenin fabrikaya uzaklığına göre doğal olarak belli bir minimum tutarda sipariş verme mecburiyeti var ama böyle bir durum kusur dahi sayılamaz.

Ama asıl şaşırma sebebim geçtiğimiz günlerde markanın çıkarmış olduğu App.İphone ve İpad için çıkarılan uygulama ile artık nerede olursanız olun evinize siparişinizi verebiliyorsunuz.Bizde birçok ulusal markanın dahi teknolojiye bu kadar uzak olduğu dönemde (Bırakın uygulama geliştirmeyi hala birçok markanın doğru düzgün bir sitesi bile yok malesef) 2500 nüfuslu bir köyden çıkmış yerel bir markanın teknolojiye böyle ayak uydurması gerçekten takdir edilesi bir durum.

 

Eminim ödeme şeklini ve fiyatları merak edenler vardır.Genel olarak ürünlerin fiyatları kalitesine göre pahalı sayılmaz.(sonuçta evinize kadar getirilen kasa kasa üründen söz ediyoruz.)Almanyada kredi kartı manyaklığı bulunmadığı için sizden kredi kartı numarası isteyende yok.İster ürün tesliminde ödeme yaparsınız isterseniz ürünle beraber gelen faturanıza istinaden parayı havale edersiniz bu kadar basit.

Ürün kalitesine gelince,Bira; 17 çeşit biranın sadece 2 tanesini denedim ve gayet başarılı.Meyve suyu ve asitli içeceklerden denediklerimin hepsi iyiydi.Meyveli soda ve su çeşitlerini denemedim birşey diyemem.Cola Mix ise favorim.

Bu örneğin bizdeki markalarada örnek olmasını dilerim.Kim istemezki evinde otururken İpad üzerinden bira siparişi vermeyi.