-Barbaros Hayrettin
Ben sizin babanızım dedi ve bir anda Türkiye’nin gündemine oturdu.Tarihi tam hatırlamasamda 90’ların sonlarında piyasaya çıkan ve birçok insanı müzik dinlemekten soğutan geri kalanınada “Ulan demek ünlü olmak ve klip çekmek bu kadar kolay,o zaman ben ne duruyorum bende yapayım” dedirten şahıstır.Hatta o yıllardan sonra piyasa çıkan ne s.kim yediği belli olmayan birçok şarkıcıya ilham kaynağı olmuş,Valderama tarzı uzun gıvır gıvır saçları ve bu saçları bütünleyen bıyığı ile döneme damga vurmuş bir şahıstır.O dönem sosyal medya olmadığı için kendisin Yunan’lılarada öteleyemediğimiz için mecburen dinledik ve sahiplendik.

Rivayete göre kendisi 80’li yıllarda Almanya’da arkadaşları ile kurduğu Kobra isimli grubuyla çok sağlam Metal veRock tarzı işler yaparmış.Daha sonra Türkiye’ye gelmiş ve yaptığı şarkıları dinlettiği yapımcılardan “Yok gardaş bunları kimse dinlemez” cevabını duyunca malum albümü yapmıştır.
Ayrıca “Sevgilim Sevgilim Nasılsın” ve “Oğlum sana kimi Alayım” isimli iki güzide eseri daha vardır.Piyasada olduğu yıllarda Grammy,kral müzik şeysi,Oscar,Emmy ne varsa toplamış ve sonra sırra kadem basmıştır.Bir ara Okan Bayülgen’in 90’lar programlarında ortaya çıktıydı ama yine kayboldu namızsız.

Klibin içindeki dev gözlüklerin bugün bazı yabancı kliplerde kullanılması kendisinin ne kadar ileri görüşlü olduğunu gösterir.Giydiği ceketlerin ise belli bir moda ve akım başlattığı kesindir.Hele birde şarkıda geçen “Langırt,ah düştüm” bölümü vardırki Türk müzik tarihindeki en anlamlı ama değeri en az bilinen bölümlerden biridir.
Nasıl Bülent Ersoy’un önünü kesip Dünya’ya açılmasını engelledilerse bence Barbaros Hayrettin’inde bıyığını kestiler ve Dünya çapında nam salmasını engellediler.

-Nilüfer Örer
Her ne kadar Barbaros Hayrettin’in ortadan kaybolmasına için için sevinsekte Nilüfer Örer’in kaybolmasına o kadar üzülmüştük.90’ların iz bırakan ama çabuk kaybolan isimlerindendi kendisi.O dönem mantar gibi türeyip 1 şarkı ile patlayıp sonra kaybolan popçuların aksine kendisi tam zirve yapmışken bu kadar stres (kendisi Almancı olduğu için büyük ihtimalle şitres demiştir) ve baskıya dayanamam deyip tası tarağı toplayıp Almanya’ya geri dönmüştür.Bizede haydaaa oldumu şimdi ablacım daha ne güzel ne içmelik şarkılar yapacaktın demek kalmıştır.

Doğal olarak o zamanlar iletişim bu kadar kolay değil ve toplum olarak şehir efsaneleri üretmeyi severiz.Kendisi hakkında çıkan öldü söylentilerini geçtiğimiz yıllarda çıkardığı yeni şarkılar ile bertaraf etsede keşke seni eski şarkılarınla hatırlasaydık dedirtti.Nani-S isimli rapimsi müzik yapan bir eleman ile yaptığı şarkılarda daha çok Arabeskimsi şekilde kendisini dinledik.Pek aktif olmayan ama ofizyal fan peyç olarak adlandırılan bir Facebook sayfası,bir Youtube sayfası ve tahminime göre Mevsim Bahar şarkısının çıktığı sırada yaptırılmış ve sonra tasarımı ve kodlaması hiç güncellenmemiş bir internet sitesi var.

Hakkında internette dolaşan bin tane efsane yada gerçek olabilecek haber var ama önemli olan kendisinin en popüler olduğu dönemde herşeyi bırakıp gidecek kadar cesurca bir hareket çekmesidir.(Risk nedir?Risk budur.)
Aslında sırlamada oyuncular,sporcular zartlar zurtlar var ama internette gezerken sürekli kayıp müzisyenlere denk geldiğim için konuyu bu seferlik sadece “Müzük Edıyşın” şeklinde devam etme kararı aldım herkes için uygunsa.(site benim la ne soruyosam bende)
-Tuğçe San
Çok ilginçtir ama bu ablamızda Almancıdır.Demekki bir dönem Almanya’dan lisansı olan her futbolcuyu büyük umutlarla getirdiğimiz gibi bayaaaa bir müzisyende getirmişiz.Kendisi 1996 yılı öncesinde profesyonel bir dansçı iken 96 senesinde Türkiye’de pekte alışık olmadığımız tarzda bir albüm çıkartarak piyasanın bir tarafına koymuştur.Kendisi gerçektende Türkiye’de dans müziği yapan kadın şarkıcıların Kraliçesidir denebilir.Solaryumda yanmış teni,yılanlı klibi,dansları,dansçı kızları,şarkıları ve aksanı ile o dönemlerde çok konuşulmuştur.

Klipleri o dönemki abaza gençliğin en sevdiği klipler sıralamasında hep en tepelerdedir.Klibinde oynayan dansçı kızlardan birisinin trafik kazasında ölmesi bile memleketi yasa boğmuştur.Kendisinin bir aşiret reisinin kızı olduğu ve aşirettekilerin kendisini öldüreceği efsanesi dilden dile dolanmıştır.Gerçek adının Hatice Leblebici olduğu iddia edilen yılan sever ablamız birden ortadan kaybolarak hayranlarını üzmüştür.
Kendisi hakkında Almanya’ya gitti dans okulu işletiyor,Amerika’da güzellik salonu var gibi söylentiler çıkmıştır.Facebook sayfası pek aktif olmasada son zamanlarda Twitter ve İnstagram hesaplarından son zamanlarda geri dönüş sinyalleri vermektedir.2011-2014 arası güncellenmeyen internet sitesi Nilüfer Örer sitesi ile aynı dönemde yapılmış izlenimi vermektedir.
Seversiniz sevmezsiniz bilemem ama şarkılarını tekrar dinleyince (ilk çıktığındada büyük bir hayranı değildim ama dinlerdim) o yıllara göre süper altyapıları olduğunu ve yanlış dönemde çıktığını düşünüyorum.O şarkıları bugünlerde çıkarmış olsa çok büyük işler yapardı kesin.
(Ah canım Ahmet’ide yazacaktım ama oda gurbetçi diye vazgeçtim)
-Küçük oğlanlar (İbo ve Onur)
Bu iki eleman hemen hemen aynı dönemde piyasaya çıktılar.Biri İbrahim Tatlıses’in diğeri Mahsun Kırmızıgül’ün desteği ile piyasada yol aldı.Diziler çekip rating rekorları kırdılar,albümleri milyonlar sattı.Sonra ikiside ortadan kayboldu.

İbo’ların küçük olanı büyük olanının konserinde sahneye çıkınca keşfedildi.Tombik yanakları ve sevimli suratı ile bir anda Türk halkının kalbini kazandı.Hemen albümü yapıldı ve Türk halkı iyi müzikten anladığı için doğal albümü milyonlar sattı.Dizileri çekildi ve halkımız yine kaliteli yapımdan iyi anladığı için rating rekorları kırdı.

Sonra birgün Hülya Avşar’ın kucağına oturdu ve hayatı kaydı.Dönemin Devlet Bakanı Işılay Saygın’ın devreye girmesiyle okula geri döndü.Daha sonra ergenlik dönemi geldi çattı,ses değişti,bıyıklar tüylendi falan filan derken eski popülaritesini tekrar kazanamadı ve kaybolup gitti.Her ne kadar okumayacam ben desede üniversitede Elektronik okumuş olmasıda ilginç.Sanal alemde en çok kullanılan Caps‘lerden birisine sahip olması ve birde Einstein’ın annesi Pauline Einstein’a benzetilmesi ile gündemde kaldı.


Küçüklerin Onur olanı ise bugünlerin cevval yönetmeni o zamanların yetenek avcısı Mahsun Kırmızıgül tarafından piyasaya sürüldü ve Memleketin herşeyden iyi anlayan halkı tarafından baştacı edildi.Onunda albümleri yok sattı,dizileri oynarken sokaklar boşaldı.Sonra Sedat Peker ile bağlantısı olduğu söylendi,göz altına alındı ve ortadan kayboldu.Şuan nerede ne yapar bilen yok.

Müzük Edıyşın’ın sonuna gelelim.Başka sektörlerde buluşuruz yine.